17 Kasım 2014 Pazartesi

Ne Yapalım Yani?


Seçmenlerdeki Öğrenilmiş Çaresizlik Psikolojisine Karşı Bir Eylem Manifestosu
"Başarıya dair tek bir inanç,hedeflere yaklaşmak ve engelleri aşmak için  bize gayreti ilham eden bir lokomotiftir." Karikatürde bir lokomotif yamacı tırmanırken sürekli "Bunu yapabilirim!" derken diğeri henüz yamaca  varmamışken, "Bunu yapamam, bu imkânsız!" diyor.

Hangi parti yüzde kaç oy alır bilemem. Matematikte zaten iddialı değilim ama  daha dört işlemi doğru dürüst bilmeyen bir toplumun partilerin oy gücünü tahmin etmeye çalışmasından da bıktım.

Ama fakire göre asıl problem meclis dışı muhalefetin, sürekli küçümsenmesi ve müzmin karamsarlığımız.

Bunun en meşhur ifadesi “Oyları bölmeyelim!” Nefis cümledir! İki gram vicdanı olan herkesi  susturur ve kendine bağlar.

Oyları bölmemek için üzerinde birleşilmesi söylenen iki parti CHP ve MHP’dir.

Yani öyle bir ruh hali yaratılır ki eğer bu iki parti meclis dışında kalırsa dinci iktidar partisi her istediğini yapabilir!

Şimdi düşünelim: Dinci AKP istediği her şeyi yapabiliyor mu? Evet!

Meselâ lâiklik alenen ihlal edilirken muhalefetin bunu engellemeye gücü yetiyor mu? Hayır!

Ya da  etnik ırkçılık  dinci AKP ile beraber Anayasa dahil her türlü kanunu  çiğneyip geçerken muhalefet bir şey yapabiliyor mu? Hayır!

Burada iki nokta var: CHP ve MHP zaten iktidar olamayacaklarını en baştan kabul edip hiç olmazsa mecliste yer almayı  nimet sayan iki eyyamcı parti.

Dikkat buyurulursa PKKlıların söyledikleri, doğrudan veya dolaylı olarak CHP’nin desteğiyle derhal hayata geçiriliyor.

Öbür yandan büyük “Türk İslam Ülkücüsü” MHP, şeriatı getiren her teklife hıyara tuz yetiştiren avanaklar gibi onay veriyor.

Yani aslında mecliste muhalefet falan yok!
Öbür zafiyetimiz “ AKP kötü AMA.. “ diye başlayan ve dağılmışlığı parçalanmayı daha en başta kabul eden öğrenilmiş çaresizlik tavrı.

“Kararsızlar” denen grubun hem cehaleti hem de bu öğrenilmiş çaresizliği, ülkenin %20’den biraz fazla bir yobaz  seçmen kitlesi tarafından  parçalanmasına yol açıyor.

O halde? “Elimizdeki bu!” diyerek susup oturmalı mıyız?

Kararsızlar denen grubun bir kısmı “Benim partim yok”çular. Diğerleri hayatlarını fasulye gibi yaşamaktan memnun kesim.

“Benim partim yok”çular için piyasada şu anda envai çeşit parti var. O halde  neden bunlardan biri meclise bile giremiyor?

Çünkü bu kesimi kararlı davranmaya teşvik edecek örnek insanlarımız yok. Çünkü bizim kültürümüz, kararlı ve ilkeli liderlerin kültürü değil! Bizim kültürümüz bir “zorba lider kültürü”. Burada Araplaşmanın  tesiri küçümsenemez. Çünkü biz Müslüman olduktan sonra kadın erkek eşitliğinden, töre/kanun üstünlüğüne kadar pek çok konuda ciddi bir Araplaşma ve yabancılaşma içine girmişizdir.

İnsanlar  güce ve kararlılığa eşit ilgi gösterirler. Gücünüz yoksa kararlı olmalısınız. Bugün mevcut muhalefet partileri bizde bir güç yanılgısı yaratmakta fakat hem cahil, hem kararsız, hem ilkesiz hem de korkak olduklarından  dinci güç odağına karşı tesirsiz kalmakta ve muhalefetin millet nezdindeki saygınlığını zedelemektedirler.

Dolayısıyla insanlara ilgi gösterecekleri sadece “güç” kalmaktadır. O güç iyi veya kötü nasıl kullanılırsa kullanılsın halkta bir “eylem” illüzyonu yaratmaktadır.

O halde yapılması gereken nedir?

Yapılması gereken şey şudur: İlkeli ve vatansever/milliyetçi her okumuş/aydın,  kendi siyasal tercihini açıkça ifade etmelidir. Oyların bölünüp bölünmemesine aldırmadan her bir  vatansever/milliyetçi aydın kendi siyasal tercihinin neden doğru olduğuna dair net şeyler söylemeli ve çevresinde bir kararlılık halesi yaratmalıdır.
Bu neye yarayacaktır? Bu, kararsız, “mecbur” ve “mahkûm” seçmenlerde, iktidarı etkileyen şeyin onların oyu olduğu bilincini uyandıracak ve öğrenilmiş çaresizliklerini yenmelerinde yardımcı olacaktır.

Bu konu ihmal edilmemeli ve her bir milliyetçi kendi sanal ağ ortamını mutlaka oluşturarak derhal yayın faaliyetine başlamalı, seçmenin kararsızlığını ve ümitsizliğini yenmesi için en başta kendisi, siyasal tercih düzlemlerini değiştirmenin seçmenin elinde olduğunu göstermeli, izah etmelidir.

“Seçime şu kadar ay var!” tamamen iktidarın bize öğrettiği bir karamsarlıktır. Bu karamsarlık gerçekçi değildir. Seçimde herşey bir saniye içinde bir oyla değiştiğine göre zihniyetlerin meşru ve olumlu  fikirlerle beslenmesi için asla geç değildir. Bugünden başlayarak her milliyetçi, her  hafta bilinçlendirici bir yazı yazsa on milliyetçinin en az  280 yazısı yayınlanmış demektir. Bu da blog denen sanal ağ günlüklerinde çok kolaydır.

Karamsarlıkla vakit geçirmek yerine taşı şimdiden yontmaya başlamak bence en iyisidir.

Bu arada fakir İP’ye sempatiyle bakmakla beraber, Osman Pamukoğlu’nun siyasi bakışını çok daha milli ve yerinde bulduğunu söylemeli.


Hiç yorum yok: