Türk sağı kabaca iki kanattan
oluşur: Dinciler ve milliyetçiler.
Bu ayrım aslında yanıltıcıdır.
Çünkü bugün artık adına “milliyetçi”
denen kesimin “milletten” anladığı da büyük ölçüde dini mensubiyete dayanan bir
beraberliktir. Ayrıca artık milliyetçilik
dine göre şekillen bir hayat
tarzını arzulayanların , felsefesi olmayan bir politik tavrından ibarettir.
MHP’nin kuruluşunda emeği geçmiş
bazı büyüklerimiz MHP’nin aslında dinci
olmadığına hâlâ yürekten inanıyorlar.
Hakikat bu mu? Maalesef hakikat
bu değil.
Ama bizim asıl sıkıntımız bu da
değil.
Dincilerin nakle dayanan ezberci
ve vahşi politik anlayışlarına özenerek
onlar gibi olmaya uğraşan ve bunun toplumdan yana olmak, onun değerlerini
benimsemek olduğunu sanmak ancak belirli bir sürecin sonucu.
Bu süreç, MHP’nin, kitleleşmek
arzusuyla gerçek milli değerlerin yerine İslâmcılığın sembollerini koymasıyla
başlamıştır. MHP’nin sembol olarak
Bozkurt yerine üç hilali seçmesi, yönünü Türkçülük yerine ümmetçiliğe
çevirdiğinin ilk işaretidir. Osman Yüksel Serdengeçti ki kendisinin milliyetçi
bir fikirle gerçekten alâkasının ne olduğunu asla tartışılmamıştır, kendi dağarcığının alamayacağı kadar büyük
bir entelektüel mirasın heba edilmesine sebep olanların sanırım başında
gelmektedir.
Daha sonraları Namık Kemal Zeybek’in
başını çektiği “eğiticiler” grubunun milliyetçi gençlerin kafasını Arap
özentisi köylü Müslümanlığı ile doldurması, belki kısa vadede MHP’ye bir
sempati kazandırmıştır. Ama bunun uzun vadeli sonucu, hapishaneden çıkınca
kafasına sarık saran ve en nihayetinde kitlesel siyasal İslâm’a payandalık eden
tarikatçı insanlar olmuştur.
Burada söz konusu olan asıl büyük
sorun, MHP’nin aldığı bu dinci melezi çarpık şekillenmeyi doğal, olması gereken
ve değiştirilemez bir vakıa/olgu olarak görmektir.
Çünkü MHP’yi bu haliyle kabul
etmeye ve ettirmeye çalışmak hem fikir
namusu tanımayan eyyamcı dincilikle aynı
metodu benimsemeye hem de genel anlamda milliyetçiliğin fikri olarak ölmesine
sebep olmakta.
MHP bugünkü haliyle milliyetçilik
iddiasında bulunamaz. Anayasa’dan Türk adının çıkarılmasına karşı gösterdiği
tepki dışında, MHP’nin bugün Türk Milleti’nin hürriyet ve refahı için gerekli
olan akılcı, medeni ve laik bir siyaset
felsefesiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Peki ama sırf barajın
azıcık üstünde bir oyla ve sürekli dinciliğe destek vererek var olmaya
çalışan bir partinin, milliyetçi oyları daha fazla sömürmesi mümkün müdür;
dahası ahlâkî midir? Elbette bu mümkün değildir, olmamalıdır ve ahlâkî de değildir.
MHP’nin bugün geldiği nokta,
Türkçü bilinci sürdürmek yerine “halkın anlayacağı” düşünülen köylü ve daha
sonra kenar mahalle dindarlığını milliyetçiliğe giydirmek gayretinin
neticesidir.
Peki bu ilanihaye böyle gidemeyeceğine göre ne yapılmalıdır?
Yaygın görüş MHP’nin en büyük
milliyetçi parti olduğu ve yerine
kitlesel bir başka partinin kurulamayacağıdır.
Siyasi kutuplaşmanın, tarihimizin
hiçbir döneminde olmadığı kadar keskinleştiği dahası kemikleştiği bir dönemde
bu endişe yersiz değildir.
Bu durumda MHP dinci cehaletin ve
siyasi dalkavukluğun çıkmazına terk mi
edilmelidir? Gerekirse bu da yapılmalıdır. Çünkü Türk Milliyetçiliği herhangi
bir partinin yarı okumuş yöneticileriyle
dinciliğin kolaycılığına saplanmaktan memnun kaygan ve kaypak bir tabanın ellerine
bırakılamayacak kadar önemlidir.
O halde ne yapılmalıdır?
Türk Milliyetçiliğinin cahil
kitlelerin dindarlığına sürüklenmesiyle başlayan süreç iyi okunmalıdır. Çünkü
bu süreç başlarda halkın dini duyarlılığını gözetmek gibi görünmüş olsa da daha
sonra adam akıllı milliyet kavramının dayanağını dinden aramak taassubuna dönüşmüştür.
Yapılması gereken sürecin
tersine çevrilmesidir.
Bugüne kadar zamanımız dinci melezi siyasetçilerce israf edilmiştir.
Nerede ne yapmaları gerektiğine ancak rakiplerine bakarak karar veren fakat on
yıl sonrası için hiçbir kalıcı siyasi söylem ve felsefe geliştirmemiş siyasi
kadrolar, milliyetçiliğin bugünkü enkazından sorumludurlar.
O halde Türk Milliyetçileri MHP’ye
mahkûm olmaksızın kendi başlarına toplumu bilinçlendirmeye çalışmalıdır.
Bunun için her bir Türkçü/ Türk
Milliyetçisinin ( çünkü MHPliler bugün açıkça ümmetçi ve şeriatçidir) toplumun
bilincine en hızlı şekilde ulaşacak iletişim vasıtalarından yararlanmaya başlaması gerekmektedir ki
bunun da başında sanalağ geliyor.
Sanalağda sosyal medyanın
kullanımında en başta gelen sorun sosyal medya bağlantılarının sınırlı bir tanıdık kesiminden oluşması.
Bunun aşılabilmesi için de her
Türkçü’nün sanalağda kişisel ilgi odakları
oluşturmasına gayret edilmelidir. Bunlar mesela bedava ve kolay
olmalarından dolayı sanalağ günlükleri/bloglar olabilir.
Veya bir dergi mahiyetinde olabilecek ortaklaşa
açılmış ağ sayfaları, zamanla
kurumsallaştırılabilir.
Bazı haber siteleri gerek telif gerekse iktibas yazılarla çalışmaktadır fakat Türkçülerin artık daha
fazla fikir üretimine ihtiyaçları vardır.
Bu fikir üretiminde de siyasal
ezberin ötesine geçilmelidir. MHP bir kitle hareketi olmak için uğraşmıştır ama
Türkçülüğe hiçbir ideolojik içerik kazandıramamıştır. Zaten partilerin işi
fikir üretmek değildir. Onlar kurulmuş
fikir çerçevelerini halka birer proje olarak sunarlar ama derinlikten yoksundurlar. Ancak slogan
düzeyinde kolay yutulan fikir paketleri
üretebilirler. Eğer ciddi bir entelektüel
birikimdn yararlanmıyorlarsa bu sloganlar ancak basit iman cümleleri olarak
kalırlar. “Kanımız aksa da zafer İslam’ın!” gibi saçma sapan bir sloganın,
milliyetçiliğin gereği sanılması bundandır.
Sosyal medya basit bir iletişim
vasıtasıdır ve hızlı haberleşmeyi sağlar ama bu yolla fikir üretmek mümkün
değildir.
Türkçüler acil olarak ideolojik dağarcıklarını
zenginleştirecek şekilde okumalar yapıp bunlardan elde ettikleri
kanaatleri kendi sanal ağ
ortamlarında ortaya koymalaı ve ondan
sonra sosyal medyayı bunları duyurmak için kullanmalıdırlar.
Milliyetçiliğin bu en kazına bir günde ulaşılmadığına göre onun
ihyası da bir gün de olmayacaktır ama buna bir an önce başlanmalıdır.
Türkçülerin ideolojik donanımlarını
güçlendirmek için MHP’nin onayına ihtiyaçları yoktur!
Bugün MHPye zarar vermemek için akılların ve vicdanların susturulması
Türk milliyetçiliğini hem içerik olarak yoksullaştırmakta hem de ahlaken onu
büyük bir korkaklık, tavizkarlık ve riyakârlık izlenimine batırmaktadır.
MHP’yi bekleyecek ne zamanımız ne
de enerjimiz vardır.
Her Türk Milliyetçisi, artık
kendi aklı ve vicdanıyla kendi imkânı ve bilgisi dahilinde bildiklerini, tecrübelerini
ve kanaatlerini en hızlı şekilde insanlara ulaştıracak ortamları kurmakla
mükelleftir.
Başkasına uymak sadece koyunlar
için bir mazeret olabilir, Bozkurtlar için değil!
4 yorum:
Bugün MHPye zarar vermemek için akılların ve vicdanların susturulması Türk milliyetçiliğini hem içerik olarak yoksullaştırmakta hem de ahlaken onu büyük bir korkaklık, tavizkarlık ve riyakârlık izlenimine batırmaktadır.
MHP’yi bekleyecek ne zamanımız ne de enerjimiz vardır.
"Her Türk Milliyetçisi, artık kendi aklı ve vicdanıyla kendi imkânı ve bilgisi dahilinde bildiklerini, tecrübelerini ve kanaatlerini en hızlı şekilde insanlara ulaştıracak ortamları kurmakla mükelleftir.
Başkasına uymak sadece koyunlar için bir mazeret olabilir, Bozkurtlar için değil!"
Beğendiğinize sevindim Selcen Hanım. Arayı uzatmayalım, her zaman bekliyoruz, fakirhaneye.
Aklınıza, elinize sağlık, saygılar.
Bizde ana damarı Hoca Sadettin'e kadar dayanan Türk'lerin 1071 safsatası ve Müslüman'lığın Türkler ile eş anlamlı kabul edildiği, sunni İslamcılık tarafgirliği, 10 ağustos 2014 tarihinde Türk ulusu-milleti kavramını maalesef tarihin karanlık sayfalarına atmış ve hapsetmiştir..Tüm liderlerin söylemlerini analiz ettiğiniz de.....tamamının ortak nokta olan Türklüğün tasfiyesinde birleştiklerini görmek mümkündür...Geri dönüş olur mu...??..zannetmem..çok kararlı geldiler yada getirildiler..Muhtemelen 2016 Türk'lüğün, bitiş tarihi olacaktır...saygılar..
Hayatı ve tarihi kendi yaşamımızdan ibaret sanıyoruz.
Türklük referandumla oluşturulmadığı içindir ki yarım kıllı liderlerin mutabakatıyla da ortadan kaldırılamaz. Siz merak etmeyin :)
Ne zamandır yoktunuz. Merakta bırakmayın. her zaman bekliyorum. Saygılar.
Yorum Gönder