11 Temmuz 2014 Cuma

Normalleşen Faşizm

Biz yaptığımızda faşizm olmaz.

Faşizm ne?

Faşizm lâtin kökenli bir takım diktatörlerin keyfi yönetimlerinden mi ibaret?

Bu yalnızca bir siyasal yönetim biçimi mi?

Ya da kendi ulusunu sevmek duygusuna karşı yöneltilmiş bir enternasyonalist/Marksist  suçlama mı?

Üçü ve en çok da üçüncüsü aslında ama dinciliğin iktidarında hepimiz bir anda “faşist” oluverdik. Nasıl faşist oluverdik peki?

Bir dinci parti bizim insan hakları ve demokrasi söylemlerimizi istismar ederek başa geçti. Sandık ki bu söyleme bağlı kalacak. İktidar sarhoşluğu, kanunla, hukukla sınırlı kalınması gerekliliğini iktidar partisine unutturdu.

Bu sınırlama unutulunca, iktidar partisi kendisini, “Allah’ın gölgesi” falan gibi kutsal ve dokunulmaz bir tür temsilci sanmaya başladı. Buna da can-ı gönülden inandı. Kendisi inandığı gibi seçmenlerini de inandırdı. Aslında dinci seçmen hiçbir sorumluluk taşımadan sadece bir oy vererek Tanrılaşmış iktidara ortak olabileceğini düşündü ve bu algısı da iktidar partisince  alabildiğine gıdıklandı, pohpohlandı.

Böylece iktidar partisi ve seçmeni her şeyin normalini bilen “insanlar” haline getirilirken iktidar partisine karşı olanlar da kendiliğinden insanlık dışı bir topluluk haline getirildi.

İktidar partisi seçmeni, ideolojik veya ilkeli düşünenleri, belli doğrulara bağlı kaldıkları için “tutucu”, faşist veya ırkçı diye damgalamaya başladı böylece. Çünkü iktidar partisi seçmeninin kendi doğrusu veya ilkesi yoktu. O, baştaki büyüklerinin tasarruflarına oyuyla destek vermekle mükellefti; bundan başka da hiçbir sorumluluğu yoktu.

Oysa   iktidar seçmeni, desteklediği rejimin  kendi başına “seçkinci” ve faşist olduğunu fark edemiyordu. “Normalin” iktidarların keyfine veya menfaatine göre belirlendiği yerlerde, ancak faşizmin hüküm süreceğini anlayamayacak kadar bilgisizdi. Neden seçkinciydi? Çünkü   kendi bakanları, kendi şartlarından kat be kat lüks bir hayat yaşarken onlara hesap soramıyorlardı.

Böylece ülkede iktidar partisini eleştirmenin neredeyse insanlık suçu haline getirildiği bir korku ortamı yaratıldı. Öyle ya kadın erkek otobüslerinin ayrıldığı, bütün okulların imam-hatipleştirildiği, içkinin yasaklandığı “normal” bir ülke varken buna karşı çıkmak nasıl mümkün olabilirdi.

İktidar partisi “normalleşme” sloganıyla ülkeyi bütün farklı ve yapıcı eleştiri imkânından yoksun bıraktı.

Faşizm, normalin iktidarın keyfine göre belirlenmesinden başka bir şey değildi ama türbanınızla, takkenizle, Arapçanızla ona  ortaksanız kimin umurundaydı ki?



7 yorum:

Derya Yeliz ULUTAŞ dedi ki...

"...İktidar sarhoşluğu, kanunla, hukukla sınırlı kalınması gerekliliğini iktidar partisine unutturdu."

Galiba meselenin kilit noktasi burasi. Demokrasiyi 'sinirsiz yetki' anlayisindan cikarip , iktidarin yetkisinin kanunla, hukukla sinirlandirildigi bir demokrasi sistemine sahip olsak; ne oy cogunluguyla secildim diye kendi kendini padisah ilan eden tipler, ne de bu tip insanlarin yonetimini arzu eden ilke yoksunu secmenler meydanda cirit atacak.

Yetkiler sinirlandigi vakit iktidar sarhoslugundan da, egemenligi bir kagit parcasini sandiga atmaktan ibaret sanan asalak secmen kitlesinden de eser kalmayacak.

Selcen. dedi ki...

Normal de kime göre.Binbir çeşit norm var dünyada.

Afşar Çelik dedi ki...

Ah Yelizciğim, o okuduğun Hayek'i tercüme eden adamlar, yaşadığımız dinci faşizmin en büyük destekçileri ve aklayıcıları. Ne üzücü değil mi?

Hani "sınırlı bir monarşi sınırsız bir demokrasiden iyiydi"? değil mi ya?

Akıl ortada ama menfaatler ve ihanet de öyle. Sormaktan ve akletmekten hiç vazgeçme e mi? Her zaman bekliyorum.

Afşar Çelik dedi ki...

Ah Yelizciğim, o okuduğun Hayek'i tercüme eden adamlar, yaşadığımız dinci faşizmin en büyük destekçileri ve aklayıcıları. Ne üzücü değil mi?

Hani "sınırlı bir monarşi sınırsız bir demokrasiden iyiydi"? değil mi ya?

Akıl ortada ama menfaatler ve ihanet de öyle. Sormaktan ve akletmekten hiç vazgeçme e mi? Her zaman bekliyorum.

Afşar Çelik dedi ki...

Ah Yelizciğim, o okuduğun Hayek'i tercüme eden adamlar, yaşadığımız dinci faşizmin en büyük destekçileri ve aklayıcıları. Ne üzücü değil mi?

Hani "sınırlı bir monarşi sınırsız bir demokrasiden iyiydi"? değil mi ya?

Akıl ortada ama menfaatler ve ihanet de öyle. Sormaktan ve akletmekten hiç vazgeçme e mi? Her zaman bekliyorum.

Afşar Çelik dedi ki...

Ah Yelizciğim, o okuduğun Hayek'i tercüme eden adamlar, yaşadığımız dinci faşizmin en büyük destekçileri ve aklayıcıları. Ne üzücü değil mi?

Hani "sınırlı bir monarşi sınırsız bir demokrasiden iyiydi"? değil mi ya?

Akıl ortada ama menfaatler ve ihanet de öyle. Sormaktan ve akletmekten hiç vazgeçme e mi? Her zaman bekliyorum.

Afşar Çelik dedi ki...

Ah Yelizciğim, o okuduğun Hayek'i tercüme eden adamlar, yaşadığımız dinci faşizmin en büyük destekçileri ve aklayıcıları. Ne üzücü değil mi?

Hani "sınırlı bir monarşi sınırsız bir demokrasiden iyiydi"? değil mi ya?

Akıl ortada ama menfaatler ve ihanet de öyle. Sormaktan ve akletmekten hiç vazgeçme e mi? Her zaman bekliyorum.