Dinci
ahlâkının temelinde ferdin bir başkasına yaklaşımı yoktur. Dinci ahlâkının
temelinde "bizin" "onlara" karşı güç dengesi durumu söz
konusudur. "Biz", zaten ferdi akılların susturulmasıyla elde edilmiş
yeknesak ve yegâne doğru inanç topluluğuysa sorun mutlaka "onlarda"
olmalıdır. Müslüman Türk toplumunda birilerinin sürekli Müslümanların gördüğü
eziyetten bahsetmesinin sebebi budur.
Dinci
"biz", akıldan feragatte ve kesin inançlılıkta kesin bir anlaşmaya
gitmiş bir topluluktur. İşte bu kesinlik, dinciliğin ahlâk sandığı taassuptan
başka bir şey değildir.
Fakat
bu, meseleyi halletmez. Dinciye günlük hayatta ahlâkını ifade edeceği somut bir
saha lâzımdır ki o saha da cinselliktir.
Dinî
metinlerin bilhassa evanjelist yorumları, siyasal İslâmcılığın sapkın din yorumu, bunun geleneklere zerk
edilmiş katı halleri gibi şeyler ile dincilik topluma, kendi ahlâkını telkin
edebileceği bir alet takımı bulmuş olur.
Öncelikle
Allah adına konuşması ve sonra aile dokunulmazlığını istismar edebilmenin
rahatlığıyla dincilik, akıldan yoksunluğunun onu sürüklediği duygusal karanlığı
ahlâkın koyu rengi olarak sunar.
Çünkü
aklını susturmuş dinci için "karşı
cins" akıl yoluyla anlaşılıp ikna edilecek ve mutlu edilecek bir başka
insan değildir. Dinci için karşı cins, kendi cinsinin dışında kaldığı için akıl
yoluyla idrak edilemeyecek ve dolayısıyla bilinmezliklerle dolu ve dolayısıyla inanç için tehdit teşkil eden
bir karanlık bölgedir.
O
halde bu karanlık ve bilinmez bölgeden uzak durulmalıdır. Kadının sürekli
cinsel bir eş, neslin devamı için mecburi bir ortak gibi görülmesinin sebebi
budur. Dinci için eşe duyulan arzu diye dahi bir şey yoktur. Dincilere göre
eşler, tabiatlarının gereğini, kendi bireysel zevklerini akıllarına dahi getirmeden yapması gereken,
isimsiz, niteliksiz, tercihsiz birer Müslümandır. Bir kadınla evlenme
sebeplerini sayarken dahi ona duyulacak aşkı sayamamaları bundandır. Onlara
göre kadın, güzel, zengin vs olduğu için "alınacak" bir maldır. Kadının, erkeğinin bedeninden ve
davranışından zevk alıp almaması, mutlu olup olamaması onları hiç
ilgilendirmez.
Bunun
da sebebi, kadının dünyasının susturulmuş erkek akıllarına belirsiz ve korkulu
görünmesidir.
O
halde bu belirsizlik "bizden" uzaklaştırılmalıdır.
Kadını
yok etmek mümkün olmadığına göre belki onu görünmez kılarak belirsizliğinin
yarattığı korkudan kurtulabiliriz. Onu görünmez kılmak da ya eve kapatmakla
veya ev dışında mümkün mertebe kapatmakla mümkündür. Erkek için de kadına uzak kalmak somut olarak en kolay anlaşılabilecek ahlâkî ölçüdür.
Fakat dinciliğin bunun dışında bir ahlâkî ölçü geliştirebilmesi mümkün
değildir. Çünkü Allah'ın aşkınlığının bilinmezliğiyle örtüştürebildiği yegâne
bilinmezlik alanı cinselliktir. Daha en
başında, aklın bütün nişanları havaya uçurulduğu içindir ki cinsellik kat be
kat korkulu bir hale gelir ve dolayısıyla ahlâklı olmakta dincinin kafasında ondan başka bir şeye artık
yer kalmaz.
Dolayısıyla
bir dincinin kafasında ve kalbinde, bir başkasının sırasına geçmek, başkasına kaba davranmak, kalp
kırmak, eksik tartmak, israf etmek, gösteriş yapmak, gıybet etmek gibi
konularda herhangi bir ahlâkî müeyyide
kalmaz. Otobüste yanınıza oturmayan bir dinci kadın kendince ahlâklı
davranırken oğlunun arkadaşlarına karşı davranışlarını umursamaz bile. Veya fakirlere
yemek dağıtarak vicdanını rahatlatan
dinci zengin, bunun evine altın kaplama musluk taktırmak israfını dengelediğini düşünür. Veya gene iftar
çadırlarına veya bir takım cemaat evlerine para yağdıran dinci iş adamı,
hükümet kayırmasıyla elde ettiği ihalenin kazancının helalliğini hesap etmez
bile...
Hal
böyle olunca "Düşmanın silahıyla silahlandığını" sanan dinci
için diğerine saldırmanın, onu din adına
yenmenin en kolay yolu da cinsellik haline gelir. Çünkü dincinin ahlâkında,
vatan ve millet sevgisinin, nezaketin, tevazuun, tasarrufun vs yeri yoktur!
O kendisi dışındakileri "hayatları içki ve
seksten ibaret olan" dinsizler veya günahkârlar olarak görmek dışında bir
şey bilmez. Dolayısıyla da birine duyduğu öfkeyi, onun cinselliğine saldırarak
ifade eder ancak.
Ülkemizde dincilerin cinsel şantajı bir siyaset yöntemi
olarak benimsemesinin altında, işte bu derin kompleks ve korku yatıyor.
Kendisine yöneltilmiş bir soruya, muhatabının uçkurundan bahisle cevap vermek
terbiyesizliği, hayata cinsel korku
dışında,başka türlü bakamamanın sonucu.
Dinci
iki yüzlülük, cinsel şantajı gitgide daha aktif ve iştahla kullanıyor.
Cinselliği, erkeğin yönettiği bir çiftleşme işi sanan geri toplumumuz, cinsler
arası ifade yetersizliğinin yarattığı açlığı, dinci yayın organlarının
pornografi enjeksiyonu ile gidermeye çalışıyor. Demek ki çıplaklık her zaman
"satıyor".
2 yorum:
Aklı fikri apış arasında olanlar,kendi nefislerinden korkarlar ve herkesi yasaklarlar.
Özetle...
Yorum Gönder