25 Kasım 2012 Pazar

Türk İslâm Ülküsü Türk Milliyetçiliğiyle Bağdaşabilir Mi?


"Türk- İslâm" söylemi,  Türk milliyetçiliğin neresindedir? Milliyetçilikte bir yeri var mıdır, olabilir mi? Bu söylemin hedeflediği toplumsal düzende Türk'ün bekaası sağlanabilir mi?

Türk İslâm söylemi, milliyetçiliğin siyasallaşma döneminin popülist  bir sloganı olarak ortaya çıkmıştır.  Merhum ARVASİ dışında da ona bir içerik sağlamaya çalışan olmamıştır. 

Bu söylemin içinde   Osmanlıcılığın, milliyetçilikle kaynaştırılması çabası vardır.

Türk İslâm söyleminin temelinde devlet eliyle âleme,  dini nizam vermek amacı vardır.  Sorun şudur: Türk'ler asırlardır İslâm'ın kılıcı olmalarına rağmen, devlet işleyişinde, Türk İslâmcı'ların, dincilerin sandığı gibi  şeriat devleti tesis etmemişlerdir. Dinî makamdan onay almayı siyaseten benimsemiş fakat kanunlarını tamamen Türk örfüne ve zamanın gereklerine göre yapmışlardır.

Dolayısıyla  tarihte "Türk tipi  şeriat devleti" diye bir şey yoktur.

Oysa Türk- İslâmcı'ların kafalarındaki devlet düzeni, kadının zorla başının örttürülüp kararlarının erkek onayına bağlandığı, yasamanın, "ulema" fetvasına bağlandığı, akılcı değil, nakilci ve ezberci, Emevi/Arap örfüne dayalı bir düzendir.

Türk İslâmcılar, Kur'an'da yer yer  öğütlenen bazı hususlara adeta bir Haricî taassubuyla bağlıdır. Onlara göre meselâ mirasta, hırsızlığın cezasının infazında, kadının giyiminde, hiç bir yoruma girmeden doğrudan kitabın lafzına bakmak, buna karşılık hayatın her sahasını ulemanın akıl almaz tefsir yığınına göre tasarlamak düşünülebilecek en iyi düzendir.

Böylece "İslâm ahlâkına" göre şekillendirilmiş bir toplum yaratacaklarını düşünürler. Bu ahlâk anlayışının içinde, Türk örfünün yeri olmadığını bir an bile düşünmezler... Bunun yanında, herhangi bir şeriat devletinde, insanlara dinlerini zorla yaşatmanın ahlâkî ikiyüzlülüğünü de düşünmezler. Şeriat devletinin zorbalığının Türk'ün karakteriyle uyuşup uyuşmadığını da hiç düşünmezler. Ahlâkın ferdin iradesiyle ilgisini inkâr ettiklerinden, Müslüman'a durmadan  zorla Müslümanlığını ikrar ettirmeyi İslâm ahlâkını korumak sanırlar.

Türk- İslâmcı'lar'ın bu toplumsal düzen tasavvurlarının, milletin hürriyet ve refahını korumaya ve geliştirmeye çalışan milliyetçilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Böyle bir düşünce ile demokratik bir hukuk devletinin sürdürülmesi mümkün değildir. Türk milliyetçilerinin, slogan üreticisi popülist siyasetin güdümünde hareket etmeden önce düşünmeleri gereken şey, , eleştirilemez kabul ettikleri siyaset esnafının, memleket için demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü önemseyip önemsemediğidir.

Türk milliyetçileri milletleriyle bütünleşmek istiyorlarsa;  şeriat hayalcisi Türk İslamcı söylemlerle yollarını bir an önce ayırmalıdırlar. Milliyetçilik, milletin örfüyle, akılla ve vicdanla ilgisi olmayan bir dinci tasavvurun eline daha fazla bırakılmamalıdır. Türk Milleti'nin bekaası, girdiği her ülkeyi ilkelleştiren, vahşileştiren dincilikle hiç bir şekilde korunamaz.

Türk milliyetçileri milletlerinin medenî seviyesinin, dinci taassubun her çeşidinden korunmakla korunabileceği  ve yükseltilebileceğini idrak etmedikçe ancak dar kafalı gericiler olarak görünecekler ve siyaset sahasında, dincilerin  egemenliğini genişletmekten başka bir işe yaramayacaklardır.





3 yorum:

selcen dedi ki...

Slogan tiryakisi bir toplum,okumaya isteksiz olur.İnandığını sorgulamaya da gerek duymaz.Sonuç ortada."Aynı dağın yelleri" olarak ortada dolaşan robotlar.

selcen dedi ki...

Slogan tiryakisi bir toplum,okumaya isteksiz olur.İnandığını sorgulamaya da gerek duymaz.Sonuç ortada."Aynı dağın yelleri" olarak ortada dolaşan robotlar.

Afşar Çelik dedi ki...

Enfes yorum, daha ne diyelim? :) Çok teşekkürler.