Moda giyimin edebiyatıdır.
Bu sabah cephesi Prusya mavisi, pencereleri bir hapishane kıskançlığıyla küçük, yurt olduğu her halinden belli sevimsiz bir binanın üstünde, bir tesettür reklâmı gördüm.
Kendince bir özgünlük özentisiyle bir ismi, harflerini eksilterek yazmış, firma. Herhangi bir pardösüden farksız pardösüsü ve başörtüsüyle çekici bir genç kadın, Haydarpaşa'nın enfes vitraylarının altında salınıyor. Fotoğrafta çekici, alınmaya değer görünen tek şey o genç kadın.
Ticaret insanları "alınmaya değer bir şeylere sahip olduğumuza" ikna etmek demektir. Öyle ki insanlar zamanlarının bir kısmını bizim malımıza vermeye rıza göstersin.
Tesettür firmaları neyi satar o halde? Reklâm bunun ipucunu veriyor aslında: Kadın imgesini.
Birbirinden farksız, sayısız zevksiz pardösü ve türbanın tam da kınanan mayo reklâmları gibi güzel kadınlarla çekilmesinin sebebi güzelliği örtmenin insan tabiatına aykırı olmasıdır.
Hiçbir tesettür reklâmında, sıradan bir kapalı kadın göremezsiniz. Hiçbir firma imajını sıradan bir kapalı kadına emanet edemez. Çünkü Tesettür denen aşırılığın amacı, kadını saklamaktır.
Sorun kadının tabiatıdır. Kadın güzel görünmek ister. Çünkü kadın insan estetiğinin kaynağıdır. Bundan dolyıdır ki tesettür firmaları birbirinden çekici mankenleri kullanmak zorundadır.
Hiç cansız mankenleri kullanmaz veya mankenlerin yüzlerini maskelemezler. Ama görebileceğiniz en çekici kadın yüzlerini ve bedenlerini seçerler. Bir türban sadece başı örtecek bir şeyken bunun için sıfır beden mankenler kullanırlar. Çünkü türbanın kendi başına çekici hiçbir tarafı yoktur.
Ama sanırım daha önemlisi müşteri kitlesine "Bunu giyince bu kadına benzeyeceksiniz! Hatta o olacaksınız!" mesajını vermektir.
Aslında bu, "olmak istediği gibi olamamak" sıkıntısının ifadesidir. Bu, tesettür denen saklamak, örtmek aşırılığından kurtulmak isteğinin ifadesidir.
Çünkü moda giyimin edebiyatıdır. Moda kumaşla ve tasarımla tasarımcının kendini ifade etmesidir. Kendi içinde mübalağa, kurgu ve vurgu taşır. Moda yalnızca giysi yaratmaz. Kendi diliyle kadını " yeniden yazar". Ve kadına, kendini ifade etmekte farklı tercihler sunar.
Bu yüzden moda kadına, kendisine katılmak imkânı sunar. Bu da kadının bütün bedeniyle kendini ortaya koyabilmesini gerektirir. Bu, kadının,bedeninin sahibi olması demektir.
Kadını örtmek ise onun bedenini en baştan suçlu, günahkar saymak demektir. Örtülmedikçe varlığına tahammül edilemyecek bir varlık say
maktır kadını. Onu varoluşsal olarak kötü saymak, insan tabiatına da dinin özüne de aykırıdır.
Moda giyimin edebiyatı ise tesettür tek harfli bir fasit dairedir. Ve her fasit daire gibi ancak ezici ve tüketicidir. Tesettür ticareti, ezilmiş ruhların avunma aracıdır. Ne yazık ki ezilmiş ruhlar artık tatmin olamayacak şekilde ölmüştür.
2 yorum:
Yok aslında birbirimizden farkımız.
Hep beraber bir inkârın, sahtekârlığın, ikiyüzlülüğün içindeyiz.
Ne olduğumuz gibi görünebiliyor ne de görünebildiğimiz gibi oluyoruz.
Budur büyük azabımız.
Teşekkürler... Okunduğunu bile sanmadığım bir bloga, bir günde üç yorum birden bırakmışsınız, büyük nezaket, teşekkürler. Herkesin ahlâkı paylaşmak yerine ikiyüzlülüğü paylaşmasının daha kolay olduğunu düşünüyoruz galiba? Belki de ilk unutulması gereken söz "Tencere "dibin kara"..."dır? Her zaman beklerim.
Yorum Gönder