18 Temmuz 2023 Salı

Çarpıntılı Gölün Kıyısında

 



Bugün taşınma işini bitirdik, çok şükür.

 

Üstümüzden ciddi bir yük kalktı. Annemle göl kıyısına gittik, geç bir öğle yemeği yedim. Annem öğlen öğünlerini atlatıyor, benim aksime. Gölden kötü kokular geliyordu ya aldırmadık.  Göl dalgalıydı. Sağlam rüzgâr vardı.

 

Havalar bugünlerde daha bir sıcak. Ben TRT Türkü’yü açmıştım ya nedendir bilmem yayın parazitlendi.  O zaman MFÖ’den  “Vak The Rock” albümünü açtım. Anacığım pek sevmez ama usul usul dinledik işte.

 

Hayatının orta yaş hüzünlerini ilk gençliğinde dinlemek nasıl da tuhaf bir şeymiş.

 

Trafik arapsaçı gibiydi. Neyin niçin konduğuna dair hiç kimsenin hiçbir fikri yok. Dahası alabildiğine ilkel alabildiğine bayağı bir bencillik paçalarımızdan sızıyor. Kurala uymadığı zaman ölebileceğini düşünemeyen bir alay insan, eline bir direksiyon simidi geçirince kendi hayatını da başkalarının hayatını da tehlikeye atmaktan çekinmiyor. İstisnalar var mı? Pek az.

 

Eskiden arkadaşlarıma mektuplar yazardım, artık yazasım gelmiyor.

 

İnatla hikâye yazmaya devam ediyorum. Bu arada bugün Donald Ray POLLOCK adlı yazarın “Düş Yakamdan şeytan” adlı romanını bitirdim. Adam ellisinden sonra yazmaya başlamış, iyi mi?

 

Mektup bir edebi türdür. Aslına bakılırsa öyküler de birer mektup gibidir.

 

Mektuplar sahiplerine gider. Öyküler meçhule ve öksüzlüğe yazılır, işte her şey bundan ibarettir.

 

“Sanatçının Öyküsü”nü dinleyin derim. Mazhar nefis okumuştur… Öksüz güzelliklerin şiiridir, dinleyin derim.

2 yorum:

selcen dedi ki...

Günlüğünde bir rolüm olmasına sevindim güzel oğlum. Dedenin dediği gibi "KIŞ YA OKU YAZ."

afşar dedi ki...

Hocam n'ittin? Sen günlüklerimizin ev sahabısısın...