6 Temmuz 2023 Perşembe

Uluslaşmayı Ararken

 



Çok tuhaf ama “milletleşme” teriminin karşılığı diye “nationalization” terimine baktım, çok farklı bir şeyle karşılaştım. Thomas Manna adlı yazarın, “A History of Nationalization in the United States: 1917-2009” başlıklı makalesinde ABD’de kamulaştırmalara değiniliyor.

 

Yazıda “nationalization”, “Kamulaştırma, daha önce özel olarak kontrol edilen varlıkların (işletmeler, arazi, gayrimenkul, hizmetler, doğal kaynaklar vb.) kamu otoritesi altına alınması sürecidir.” Şeklinde tanımlanıyor.

 

Şimdi iyi İngilizce bilenlerimizin “Amma da salakmış bunu herkes bilir…” diyeceğinden adım gibi eminim  ama ben de o zaman sormak isterdim: Madem bu zamana kadar “nationalization” teriminin kamulaştırma anlamına geldiğini biliyordunuz neden Türkçe “milletleşme” kavramı üzerinde adamakıllı durmadınız?

 

Amerikan uluslaşmasına ayrıca bakmak istiyorum. Beni ilgilendiren  konu milletleşme sürecimizin özellikle sol aydın diktası altında bir “kamulaştırma “ düşüncesine sıkıştırılması ve küçültülmesi.

 

Şüphesiz Türk Milleti’nin her ferdi, milli varlıkların korunmasını arzu eder.  Bu koruma arzusu, “her varlığın milletin mülkiyetine” sokulması anlamına gelir mi?

 

Kısaca söyleyecek olursak Türkiye’de sol, milletin, milletleşmenin doğası ve işleyişi ile ilgilenmek yerine kendi kollektivizmini milliyetçiliğin yerine koymaya çalışıyor.

 

Oysa Türkiye’de saldırı ve tehdit altında olan şey, milletimizin bizatihi varlığı.

 

Topluma ve tarihe bir ekonootomatizmle bakmak takıntısı solu öyle güdülüyor ki Türk’e, tarih yazmış, cesur, fedakâr, teşkilatçı, bağımsızca şerefli ve belirleyici bir özne millet olarak bakmıyorlar. Bunun yerine onu sözde materyalist tarih şablonunda  varlığını ancak korumak için uğraşan ikinci sınıf bir sömürge toplumu olarak görüyorlar. Bu yüzdendir ki sol, Türk’ü tarihe yön veren, belirleyici olan, etki eden büyük bir özne olarak görmüyor.

 

Sol aydın diktasının etkisi, Türk’ün, ancak kendi kolektif varlıklarını kompradorlara, emperyalistlere karşı korumak için uğraşan büyüklük ve üstünlük duygusundan uzak kalması gereken  edilgen bir barış toplumu olarak   ezberlenmesine yol açıyor.

 

Nereden nereye? Ben “uluslaşmanın/milletleşmenin” İngilizcesi’ni ararken  neyle karşılaştım?

Hiç yorum yok: