26 Kasım 2011 Cumartesi

Bir Fırsatı Çağırmak


Fırsatlar ne zaman gelir?

 Sanırım fırsatlar onları kovaladığımız zaman geliyorlar.
Bu da gerçekten istemekle ilgili bir şey galiba… 

Peki biz böyle mi yetiştiriliyoruz? Maalesef hayır. Bize fırsatların belli yerlerde olduğu öğretiliyor. Bu yüzden korkak, çekingen ve sahte fırsatçı yetiştiriliyoruz.

Oysa bütün yapmamız gereken, ne yapmayı seviyorsak onu yapmak için samimi bir teşebbüs göstermek.
Ya kötü  bir şey yapmayı istiyorsak? Bu da onu isteyenin bileceği şeydir, şüphesiz. İstediklerine ulaşmanın yolunun kötülükten geçtiğini düşünenler de istediklerine ve fırsatlarına ulaşırlar şüphesiz. Mesele şudur ki: Kötülüğü yol olarak seçenler, hem acıya hem de başka kötülüklere de uğramayı seçmişler demektir.
Yani hedefe ulaşmanın maliyeti ve yolda rastlanan zorluklar seçimlerimizin aslında aynı yere ulaşmadığını gösterir.

O halde kendime sormalıyım: Nasıl bir fırsat istiyorsun?  Bu fırsata ulaşmak için ne yapıyorsun? Fırsatı çağırmak için elinde ne var? Bir fırsatı misafir etmek için bir ikram hazırladın mı?
Belki de artık çocuklarımıza “adam gibi iş seçmelerini “ değil de neyi gönülden ve adam gibi yapacaklarsa onu iş olarak seçmelerini söylemeliyiz.

Yaptıklarımı yapmayı seviyorum.
Yaptıklarımla fırsatları çağırıyorum.
Bugün cesur, neşeli ve inançlı olmayı seçiyorum.


Hiç yorum yok: