29 Eylül 2021 Çarşamba

Ulusların Ortak Aklı Var Mıdır?

 


Zaman zaman siyasetçilerimizin herhangi bir sorunda uluslararası akıldan bahsettiklerini işitiyoruz.

 

Meali şu: Dünya bir köy olursa biri
mutlaka ağa olmak isteyecektir.

“Uluslararası” bir meşruiyet veya adalet alanı mıdır? Ulusların  paylaştıkları “ortak” bir akıl var mıdır?

 

Galiba herkes, “uluslararası ilişkileri”  ilâhî bir mahkeme falan sanıyor. Herkes uluslararası ilişkilerin tarafsızlıkla  adaletle ve  duygudaşlıkla yürütüldüğünü falan sanıyor.  Peki böyle mi oluyor? Hiç ilgisi yok.

 

Daha 18. YY.’da John Locke, “Uluslararası ilişkilerde doğa durumu egemendir.” demiş. Yani? Yanisi “Uluslararası ilişkilerde gücü gücü yetenedir.” demiş.

 

Peki bu söz  gerçekle bağdaşıyor mu? Mesele bu… Evet bu söz gerçeği bütün çıplaklığıyla  gösteriyor.

 

Çünkü gerçekten de hiçbir ulus  bir diğerine duygudaşlıkla  merhametle veya adaletle yaklaşmaz.  İstisnalar da kaideyi bozmaz.

 

Bu ne demek? Bu şu demek: Hiçbir ulus bir diğerinin toprak bütünlüğünü, egemenliğini “benimsemez” yani kendi toprak bütünlüğü veya egemenliği gibi kabul etmez.  Kulağa ne kadar korkunç geliyor, değil mi?

 

Yani şimdi meselâ bizim ülkemizin bütünlüğü tehlikeye girse Yunanlılar “ Aman ha! Türkiye bölünüyor, onu derhal koruyalım!” falan der mi? Ya da Suriyeli Araplar meselâ “Yahu Türkler iyi komşumuzdur aman onların ülkesini koruyalım!” falan der mi? Böyle diyeceklerini sanıyorsak ancak ahmağızdır. Böyle bir şey olmaz.

 

Her ulus, sahip olabildiği en geniş sınırlara sahip olmak ister. Hiçbir ulus daha azıyla yetinmez.

 

O zaman nasıl oluyor da barış oluyor? Çok basit: Bütün uluslar diğer uluslar tarafından engelleniyor da ondan. Yani hiçbir ulus “ Aman ha ağzımızın tadı kaçmasın!” diyerek öyle kendi başına uslu uslu  durmuyor.

 

İyi de  neden böyle?

 

Çünkü ulusları aşan bir ortak kimlik ve benlik oluşturmak mümkün değil. Çünkü hiç kimse komşusunu kendi ailesi kadara sevemiyor.

 

Kaldı ki  komşumuz bile ailemizle aynı dili konuştuğu, ailemize benzediği için birazcık bizim sevgimizi kazanabilirken başka bir ulusun bizi yetiştiren “ortak akılla” hiçbir ortak yönü bulunmuyor.

 

Ha şu olamaz mı? Bütün uluslar bir gün ortak bir aile gibi yaşayamaz mı? Olabilir. Ama o zaman da o aileyi kuracak bir araya getirecek ulus kim olursa onun dilini konuşmak onun aile reisliğini kabul etmek zorunda kalırız ki hiçbir ulus bir başka ulusun  ona böyle bir şey dayatmasını kabul etmez.

 

O zaman? Herhangi bir konuyu uluslararası aklın çözeceğini sanmak ne oluyor?  Herhangi bir sorunu uluslararası aklın çözeceğini sanmak ya cehalet ve hamakat ya da bunların arkasına  saklanmış bir ihanetten ibaret oluyor. Çünkü hiçbir ulus  kendisini diğerinden üstün görmekten ve kuralları kendi başına belirlemek arzusundan vazgeçmiyor. Vazgeçmemesi de normal…

 

Yani enternasyonal marşı okuyarak “insan” falan olunmuyor sadece ailesini satan bir hain olunuyor. Olan biten bu.

 

Hiç yorum yok: