19 Ağustos 2020 Çarşamba

Blogu İcat Eden Zekânın Podcast Bönlüğü

Lütfen  tabirimi mazur görün ama bugünkü bilgimin onda biriyle on dakika bir blog açabilmişken bir ses dosyasını yayınlayabilmek için gerekenleri gördüğümde  ümitsizliğe ve karamsarlığa kapıldım.

Blog açmak için bir e-posta hesabı yetiyordu. Gerçi insanların artık okuyan primatlardan dinleyen primatlara doğru evrildiği düşünülürse  blog yazmak tam bir enayilik veya bunaklık gibi görünüyor.
Ve fakat... Altı üstü kaydedilmiş bir ses dosyasının   evrene salınmasından ibaret olan podcast yayınında yapılması gerekenleri bir yere kadar öğrenip de " Şimdi yayınınızın RSS feedinin bağlantısını kopyalayıp yapıştırın" gibi bir yere toslayınca "Allah podcastinizin de sizin de belânızı versin!" diye isyan edesim gelmedi değil.

Podcast  yayıncılığı bu kadar zor olmamalı diye düşünüyorum. Benim aklımdaki podcast yayını, herhangi bir ses kaydedici  programdaki dosyayı tek tuşla youtube gibi herhangi bir platformda kolayca paylaşabilmek gibi bir şey. Podcast yayıncılığının neden bu kadar zor ve dolaşık olması gerektiğini gerçekten anlamıyorum. 

Ayrıca teknolojik terimler çöplüğünde boğuluyorum.  "Yayınınızın RSS feedini gelin gözüme sokun!"  gibi sözde bilgilerden de açıkça midem bulanıyor.

Allah'tan elimin altında hâlâ blog var. Bir de ses dosyalarını Youtube'de  kolayca yayınlamak imkânı olmasa podcast yayıncılığı aslında beş para etmez bir vakit kaybı gibi görünüyor.. Evet karamsarım, evet tembelim evet teknoloji özürlüyüm.

Sorun şu: "RSS feedinin" sözde anlamını yazıp da " Bak seni bilgilendirdim işte!" diye üst perdeden konuşan abilerle bu  zıkkımları kullanıp da adamakıllı hiç bir içerik üretmeyen abiler de bana "boş yapıyormuş" gibi geliyor.

Olay bu. Ya podcast yayınını daha tüketici dostu bir hale getirin ya da  ben ağlamaya devam edeceğim. Başka soru?

Hiç yorum yok: