26 Mayıs 2017 Cuma

Neo Liberalizm Ölüyor Mu?


 Sol  Neoplazik Pseudo Entelektüel Kitlede Kafa Karışıklığı

Soner Yalçın’a Kısa Bir Cevap

İktisadın ilginç görevi, insanlara,
 tasarlayabilecekleri şeyin hayali hakkında 
ne kadar az şey bildiklerini göstermektir.
Soner Yalçın “ Hayek’in neoliberalizmi ölüyor!” demiş. Hiçbir liberal de çıkıp “Aga sen neo liberalizm nedir, Hayek kimdir, bilir misin?” diye sormamış.

Bilmeyenler için azıcık açalım: Hayek bir neo liberal değildir. Hayek, hukuk, iktisat, sosyoloji gibi sosyal bilimlerin tamamının birbiriyle ilgisini savunarak bunların  bir tür sosyal  bilimler disiplini düşüncesi altında  beraberce  incelenmeleri gerektiğini söylemiş, Nobel Ödüllü bir iktisatçıdır.

Soner Yalçın,  har zamanki solcu savrukluğu ve sorumsuzluğuyla  muhtemelen hayatında tek bir kitabını bile okumadığı  bir iktisatçının “neoliberalizminden” dem vurabiliyor. Öncelikle onun bu sol ego şişkinliğine değinmekte fayda var. Bu , solun, sağlıksız büyüyüp gelişen “entellektüelimsi” ya da yalancı( pesudo) entelektüel  bilincinin bir arazıdır, belirtisidir.   Hemen hemen bütün solcularda olduğu gibi Sayın Yalçın’da da “ Marx her şeyi keşfetmişti. Dünyayı salt maddeye ve akla dayanarak açıklayabiliyoruz! Nihai çözüm  bulundu!” inancı,  bir “kendiliğinden entelektüel” olmak  yanılgısını yaratıyor, görebildiğimiz kadarıyla. Sözde materyalist ve akılcı olduğunu düşünülen bir düşünürün sözleri, ayetleştirilip bunlara iman edildiğinde, “entellektüeller gibi okuyup yobazlar gibi inanan bir  yalancı (pseudo) entellektüel büyümüş kitle” meydana geliyor ki. Bu kitle gerçek düşünceye ve entelektüel ahlaka yabancı olduğu için  adeta bir “neoplazi” haline geliyor.

Bu neoplazik yalancı(pseudo) entelektüel kitlenin Marx’tan ve onun "sahabesinden" ve "halifelerinden" başka hiçbir şeyi okumağa ihtiyaçları da kalmıyor. Hayatıi imanlarını doğrulayan örnekler olarak okuyup sürekli iman tazeliyorlar. Ama dünyada her şeye ilgi duyarak da entelektüel olduklarına kendilerini kandırmayı da seviyorlar.

Sayın Yalçın’a ve hayran kitlesine   Hayekle ilgili öğretmemiz gereken  ikinci ve daha özel bilgiler şunlar:

Hayek toplumsal bilimler disiplininde “ Kendiliğinden doğan toplumsal düzen” fikrini en ayrıntılı ve anlaşılabilir şekilde yerleştiren insandır.  Marx’ın sözde “akılcı” materyalizminin mantığını “kurucu rasyonalizm” olarak niteleyerek toplumsal düzenlerin nasıl bir evrimsel rasyonalizmle kendiliğinden meydana geldiğini Marx ve sonrası halife düşünürlerin hiç birinin aklının alamayacağı kadar vazıh bir biçimde ortaya koymuştur.

 Toplumsal felsefeleri, “ Evrimsel rasyonalist” ve “ Kurucu rasyonalist” diye sınıflandırarak, toplumsal düzenlerimizi etkileyen siyasetleri, nasıl tahlil etmemiz gerektiğine dair çok önemli bir  fikirsel  araç kutusu temin etmiştir. Peki meselâ Soner Yalçın ağzına geldiği gibi “neoliberal” diyerek hakaret ettiği Hayek hakkında bunları biliyor mu? Hiç sanmıyoruz.

Meselâ  Hayek’in 1995’te çevrilmiş “ Kanun, Yasama Faaliyeti Ve Özgürlük”(1. Cilt, İş Bankası Yayınları) adlı kitabının daha girişinde anayasacılığı nasıl incelediği  ve anayasal düzenleri muhtemel zaafları ile ilgili  yazdıkları hakkında, Soner Yalçın’ın veya herhangi bir solcu okumuşun bir fikri var mıdır? Hiç sanmıyoruz. Çünkü eğer bu kitabı okumuş olsalar bu gün yaşadığımız anayasa krizi hakkında Marx ve halifelerinin aklına bile gelmeyecek bir ferasetin ve derinliğin nasıl sergilendiğini görebilirlerdi.

Bir röportajda muhafazakâr olup olmadığı sorusuna,  kendisini bir Whig olarak tanımlayabileceğini söyleyerek cevap veren  Hayek’i, “neoliberal” diye nitelemek cehalet ötesi bir taassuba işaret ediyor. Whigler kısaca  İngiltere’de  19.YY’da meşrutiyetin güçlenmesini isteyen gruptur.

Sınırsız bir demokrasidense, hukuk devleti olan bir monarşiyi tercih ederim.”* sözünün altına, sahibini bilmese imza atacağını düşündüğüm Soner Yalçın’ın  Hayek’i neoliberal diye nitelemesi gerçekten çok ucuz kahramanlık gibi  görünüyor.

Bugün Türkiye’de  başımıza gelenlerin “sınırsız demokrasi” felaketi olduğunu idrak edebilecek tek bir Marksist düşünür bile yokken  Hayek’e neoliberal demek utanılası bir bilgisizliktir.

O halde neoliebralizmi de  Sayın Yalçın’a  ayrıca izah etmemiz icap ediyor. Neo liberalizm, Smitgil  serbest piyasa iktisadının fırında ısıtılması değildir. Neoliberalizm, liberalizmin, “üretim ve paylaşımla” ilgilenen daha kolektivist  koludur ki Soner Yalçın ve benzerlerinin içine dahil edilebileceği  “sosyal demokrasinin” neredeyse yapışık ikizidir. Neo liberaller  “ gerektiği hallerde” mülkiyete devlet müdahalesini mazur gören, gelirlerin daha adil paylaştırılması gerektiğini savunan ve özde liberal falan da olmayan bir sözde  liberal koldur.

Neoplasitk   yalancı entelektüel sol kitle, “piyasa”, “arz-talep”, “marjinal değer”, “ mukayeseli üstünlük”, “sübjektivite”, “ fayda”, “menfaat”, “ temel haklar”  gibi kavramları hiç bilmediği için toplumsal düzen denen şeyle hukukun ve iktisadın ilişkisini de anlayamıyor. Dolayısıyla Marx’tan mülhem  “ Devlet eline bir rende alıp bütün pürüzleri ortadan kaldırsa adalet yerini bulur…” tarzı bir hayalcilikle önlerine gelene, ağızlarına geleni savurmakta sakınca görmüyorlar.
Devletin daha fazla  planlar yapması,
 bireylerin planlamalarında daha çok zorlanmalarına yol açar.

Ama Sayın Yalçın’ı kırmayalım, kısa bir başka cevap verelim: Neoliberalizm ölmüyor! Aksine kollektivist  hümanist sömürünün elinde, günden güne temel haklara ( Bilmeyeceğini düşünerek onları da sayalım: Hayat, mülkiyet ve hürriyet) daha güçlü saldıracak bir şekilde semirtiliyor.

Sayın Yalçın’ın kemikleşmiş egosunu değiştirmemiz mümkün değil ama hayranı olan genç arkadaşlara Hayek’i, teleolojik(kasıtçı, erekçi, amaççı, amaç/faydacı) “devrimci” magazin  yazarlarının dedikodularıyla değil de kendi eserleriyle  tanımalarını salık veririz.









*Yanılmıyorsam “ Hukuk, Yasama Ve Özgürlük” 3. Cilt)






2 yorum:

Derya Talipağaoğlu dedi ki...

Sayın Yazar, oldukça bilgilendirici olduğu kesin olan yazınızdan dolayı kutlarım. Ellerinize sağlık.

Afşar Çelik dedi ki...

Değerli Yazarımız,

İltifatınız için teşekkür eder, yeni yazılarınızı okumak için sabırsızlığımıza belirtiriz.

Saygılar.