12 Mayıs 2017 Cuma

Alışkanlıklarımız Tercihlerimizdir

Batıkent Carrefour'un kapanmasına ilişkin Sayın Çelik'in tespitlerine katılmamak ne mümkün..Söz konusu mağaza hipermarket formatında karma müşteri profiline hizmet vermek üzere üzere dizany edilmiştir. Hizmete girdiği dönemde ilgili lokasyonda teknik deyimi ile yerel market zincirlerinden, toptancı marketlerinden ve discount market zincirlerinden hemen hiç biri yoktu. Dolayısı ile rakibi yoktu. O lokasyon da bu nedenle tercih edilmişti.

Ülkemiz son çeyrek asırda üretim kalemlerini hızlıca tüketirken aynı hızda tüketim temelli bir ekonomik düzene geçti. Tüketim alışkanlığı o kadar ilginçtir ki sadece mal ve hizmeti değil, sahip olduğunuz değerleri de tüketir. Bir bakarsınız ki sizden geriye bir şey kalmamış..Carrefour'un kapanması da böyle bir şeydir.

Ürün çeşitliliği, kalitesi,sunulan hizmetin niteliği, fiziksel yeterlilikten tutun da bir çok etken ürün fiyatlarına yansır.Yanı başınızda benzer ürünü satan bir markette(Markadan söz etmiyorum.) daha az ödeyerek alışveriş yapabiliyorsa bir çok kişi için bu tercih nedenidir.Aslında bu kapanış, toplumdaki fakirleşmenin de bir kanıtıdır. Ekonomiye ilişkin bilimsel tanımın dışında bir de "Aşırı ve gereksiz harcamalardan sakınma, tutum." şeklinde bir tanım vardır. Parası olmayan ya da yeterince olmayan insanların hizmet kalitesi ile ilgili kaygıları da yazık ki olamıyor. 

Otomobil sahibi olmak, ekonomik bir gösterge olabilir. Ancak kişinin yaşam kalitesini doğru ifade eder mi, tartışılır.Otomobil hangi sıklıkla ve ne amaçla kullanılıyor irdelemek gerekir. Aile olarak eğlenmeyi hafta sonu avantajlı bulduğu marketten alışveriş yapmak varsa markete ait ya da AVM içindeki  fast food noktalarında bir şeyler atıştırmak olarak görüp ve bu amaçla hafta sonları otomobil kullanan bir bireyin sosyo-ekonomik durumu sanıldığı kadar iç açıcı değildir. 

Diğer yandan Ankara ölçeğinde, gelir seviyesinde artış sağlayan bireylerin hareketliliği de söz konusudur. Bundan on-beş yıl önce tercih edilmeyen Yaşamkent, Bağlıca, İncek ve Çukurambar gibi semtler yoğun olarak şehir bazında göç almaktadır. Dolayısı ile göçenlerin yerini daha mütevazi gelir ve yaşam koşullarına sahip bireyler almaktadır. Alışkanlıklarımız tercihlerimiz belirler.İçki  ya da jumbo karides tüketmek gibi bir alışkanlığı olmayan birinin bu tarz bir tüketimi de yoktur.

Gelelim girişte ifade ettiğim önermeme, tüketim alışkanlığına ilişkin..Başından beri kendinize ve topluma ilişkin bir değer üretmiyorsanız, sadece tüketiyorsanız içki içseniz ne içmeseniz ne..Günde beş vakiti katlıyarak ibadet etseniz ya da inanmasanız ne..Bir bakmışsınız kendinizden ve içinde yaşadığınız toplumdan geriye bir şey kalmamış. Alışkanlıklarınızın değiştirilmesi yönünde yapılan doğrudan ya da viral manipülasyonlar aslında tam da toplum mühendisliğidir. Fakirleştirilmek, belli bir kesimi zenginleştirmek yani ekonomi, din ve hamaset bir saç ayağın ayakları gibidir. Tüketim alışkanlıklarınızı değiştirilir sonra yaşam tarzınız ve en sonunda özgürlükleriniz.

1 yorum:

Afşar Çelik dedi ki...

Kallavi ve teknik bir yazı. yazarımıza sonsuz teşekkürler. son derece teknik ve profesyonel bir bilgilendirme.

Bir noktada eleştirilmesi gerekiyor ki o da tüketici psikolojisini yok sayması. Buna mukabil olarak baştaki önerme de daha ziyade marksist bir veçheden öne sürülmüş gibi. Tüketim neden "değerlerimizi" tüketmelidir? Buradaki temel sorun, yazarın "değerden" ne anladığının açıkça belirtilmemesi.

Yani? Bir müddet sonra artık piyasa iktisadı içinde hiç bir "değerimiz" kalmayacak mıdır? Mesela vatansız, milliyetsiz, namussuz, ahlaksız tüketici hayvanlar olup çıkacağımızı mı anlamalıyız bu önermeden?

Diğer eleştiri noktası araç sahipliğiyle alım gücü arasındaki ilişkiyi yok sayarak buradan tüketim alışkanlıklarına geçmesi.

Yazının genel eksikliği dediğim gibi tüketici psikolojisini yok sayması. Biz salt matematik tercihlerde bulunan tüketim otomatları mıyız? Yazarımız bir sohbetimizde yanılmıyorsam, Migros müşterilerinin fiyattan ziyade prestijlerini gözettiklerini söylemişti bana.

Bunun yanı sıra artık ülkemizde tüketimin bariz partizanlıktan ve ideolojik tercihlerden etkilendiğini bir profesyonel olarak görmezden gelmiş gibi yazarımız.

Şehir içi göç hareketlerine değinecek kadar objektif davranan yazarımızın ABB'nin katı şeriatçı ve tarafgir tutumunun konuyla ilgili olup olmadığını göz ardı etmesi bir başka eksiklik.

Bütün bunlara karşın Carrefour örneğini fevkalade teknik bir şekilde inceleyen enfes bir yazı olmuş. Şu kadarını söyleyeyim bazı yerlerini anlayabilmek için tekrar tekrar okumamm ve hatta yazara akıl danışmam gerekiyor.

Bu nefis inceleme için yazarımıza teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.

Benzer yazıları da esirgememesini diliyorum.