8 Ocak 2017 Pazar

Türkiye’de Liberal İhanet


Türkçülük neye benzer?
O  bütün dünyayı kedine düşman bilip de herkesi öldürmedikçe rahat etmeyecek faşistlerin uydurduğu bir kabile aidiyeti midir?

Yoksa  uzlaşmaz, lâftan anlamaz, kibirli insanların uydurdukları bir tür politik tavır mıdır?

Yoksa kafatasçı, kökten ırkçı, tehlikeli ve saldırgan  insanlara özgü bir ruh hastalığı mıdır?

Bana öyle  geliyor ki  kendilerini “milliyetçi” addedenler bile  Türkçülüğü,   buradaki  tanımlardan birine yakın bir tür anomali olarak görüyor.

Türkçülüğün neden böyle görüldüğü ayrı bir tartışma konusu. Fakat  söz konusu memleket meseleleri olunca   nasıl davranılması  gerektiğine dair tutum tercihi bu üç tanımla şekilleniyor.

Bu üç yaklaşımın ortak yanı Türk’e “dışarıdan bakmaları”.

Özellikle liberaller, sosyalizmin  feci çuvallamasından sonra Türkiye’de  hayatı toptan izah etmek işini devraldılar. Sorun şuydu ki  liberaller de sosyalistler gibi yaşadıkları ülkenin ve mensubu oldukları milletin  gerçeklerinden habersizdiler. Dolayısıyla Türk Ulusuyla ilgili her şeyi kendi teorik hayal dünyalarına göre yeniden izah etmeye kalktılar. İktisat okumaktan sosoyolojiyi gözlemeye ve tarihi okumaya zamanları kalmamıştı. İdeolojinin  bütünselliğinin bütün hayat izah edebildiğini sanacak kadar kesin inançlıydılar. Bu noktada sosyalistlerle yolları kesişti. Ve ne garip ki Stalinist Kürt ihanetiyle  aynı enternasyonalist düzlemde, ortak Türk düşmanlığında buluşuverdiler.

Açıkça kollektivist ve açıkça ırkçı olan bütün Kürt hareketlerine  Türk karşıtı tutumlarıyla destek oldular.  Bütün gelişmiş ulusal devletlerin burslarından yararlandılar ama Türk ulusal devletinin varlığını bir türlü içlerine sindiremediler.

Adı federasyon olmakla beraber açıkça ulusal birliğe dayanan  gelişmiş ülkeleri görmezden geldiler.  Mesela ABD’de “federal” kurumların özlerinde ne tür bir hukuk ve siyaset birliğini sağladıklarını asla düşünmediler, görmek de istemediler.

Türk’ü ve Türkçüleri itham ederlerken bebek katillerine insan haklarının ve hukukun şemsiyesini sunmaktan çekinmediler.

Amerikansız bir ABD, Almansız bir Almanya, Fransızsız bir Fransa olamayacağın kabul ederlerken “Türksüz” bir Türkiye olması gerektiğini,  insan haklarını Kürt etnik terörü ve İslamcı zorbalık lehine alabildiğine sömürerek savundular.

Böylece hem liberalizmin bütün fikri itibarını çar çur ettiler hem de Türk vatanının bölünmesine hukuki zemin hazırladılar.

İhanetleri, Türk Milleti’nin refahı ve özgürlüğü  için kullanılabilecek akılcı bir ideolojinin her türlü etnik ve dinci ahlaksızlık için bir kılıf haline gelmesine sebep oldu.

Hepsinden kötüsü, Türk çocuklarının  kendi uluslarının tarihine ve kimliğine  yabanclaşmasına sebep oldular. Bu gün karşımıza birer terörist adayı olarak çıkan her çocuğun vebali köksüz ve immoralist liberallerin boynunadır. Çünkü onlar türban fitnesinden medrese, tarikat, cemaat ihanetlerine kadar bütün kötülüklerin aklayıcısı oldular.

“Bebek katilini” “sayın” yapanlar, etnik ve dinci katillerin beyanlarına ifade hürriyeti hakkını peşkeş çekenlerin  ta kendileridir.






2 yorum:

Derya Talipağaoğlu dedi ki...

Sayın Yazar, ellerinize sağlık. Bizim eski tüfek komünistlerin -özellikle sosyalist yerine kullanıyorum- hemen tamamı çok yenilikçi(!) oldukları için liberal oldular. Aslında yeni kimlik altında tam gaz ihanete devam ettiler. Kimlik yazık ki kişliksizliğe çare olamıyor.

Afşar Çelik dedi ki...

Nefis yorum! Aklnıza elinize sağlk. Bu arada liberallerin bir kısmı da eski dincilerden... Yani en nihayetinde enternasyonalist köksüzlük liberalizmi mundar etti.