7 Ocak 2017 Cumartesi

Hoşgörü ya da toplumsal rahatlama


Hoşgörü üzerine birşeyler yazayım dedim, ilham versin diye Mevlana'nın hayatına göz attım. Zamanında en büyük hoşgörüsüzlüğe maruz kalmış; belki onun için 'ne olursan gel(...)' sözünü söylemiştir.


Hepsi bir yana hoşgörü geri kalmış,insan hak ve özgürlüklerinin yasalar ile güvence altına alınamadığı toplumların, moda deyimi ile mahalle baskısını yumuşatmak üzere geliştirdikleri bir argüman.


Yobaz dinciliğin özellikle şu din demiyorum, etkin olduğu, sınıf farklılıklarının keskin ve gelir dağılımının adaletsiz olduğu toplumlarda hoşgörü sığınılacak bir kavramdır. Hoş onuda ağızlarına gözlerine bulaştırırlar ya...

Hukukun üstün olduğu,din dünya işlerini düzene sokmuş toplumlarda hoşgörü kavramı yerine yaşam tarzına saygı, dürüstlük gibi kavramlar geçerlidir. Kimse kimseyi dürüst olmadığı, yolda yürürken etrafı rahatsız etti diye hoşgörmek, empati kurmak zorunda değildir. 


Hoşgörü kuralların olmadığı, kolluk kuvvetlerinin ancak kişinin fiili saldırıya uğradıktan sonra dahil olduğu, insan yaşamının ucuz ve değersiz olduğu toplumlarda toplumun kendine yaptığı masturbasyondur. 


Belki bu ifadeyi sert bulabilirsiniz. Bazen sarsılmak iyidir. Kavramlar ve fikirler üzerinden tartışamazsanız, kelimeler üzerinden dikkat çekmeye çalışırsınız.

1 yorum:

Afşar Çelik dedi ki...

Derya Hanım yine "akıl dürten" bir yazıyla gelmş. Hoş gelmiş, sefalar getirmiş. "Hoşgörü" kavramı hakkında geri kalmış ülkemizin okumuşlarının cehaletini anlayabilmemiz için ipuçları sunuyor.

Evet bizi sarsıyor ama öyle olmasa zaten düşünmeye gerek duymazdık.