Din dersleri görmeye
başladığımızda ilk öğrendiğimiz şeylerden biriydi “Edille-i şeriye”. Kelime-i
şahadet, namaz, oruç, zekât ve haccın Müslümanlığın şartı olduğu anlatılırdı
bize.
“Dinin şartları” olarak öğrendik
bu davranışları veya ibadetleri. Ama o zamandan beri kafama takılırdı. “Din” de
“şart” da Arapça kelimeler… Eğer bu tamlama “dinin şartları” anlamına geliyorsa
içinde “şart” kökünden bir kelime olmalıydı. Sanırım herkes “şeriye” kelimesini
“şartla” karıştırıyor. O zaman “din” kelimesi nereye saklanmıştı? “Edille”
“din” demek değildi, “deliller” demekti.
Bir zaman sonra Yaşar Nuri’den
“edille-i şeriye”nin, “dinin delilleri” anlamına geldiğini öğrendim.
İyi de bunun ne önemi vardı ki?
Önemi şuydu ki bir dinin “şartlarından”
bahsettiğinizde; o dini var eden olmazsa olmazlardan bahsediyorsunuz demektir.
Daha kötüsü din sahibi olabilmenizin olmazsa olmazlarını söylüyorsunuz
demektir.
Bu durumda Müslümanlığın şartı
beşti. Yani bu beş şart olmazsa Müslüman olamıyordunuz. Halâ sıradan Türk
Müslümanları edille-i şeriyeyi,
“Müslüman olmanın şartı”
sanır.
İyi de bir tabirin “dinin
şartları” değil de “ dinin delilleri” olması neyi değiştirir ki?
Sanırım çok şeyi değiştirir.
Şöyle ki:
Bahsedilen öğeler, bir insanın dinî mensubiyetini
açıklayan, açıkça gösteren delillerdir. Delil,
gerçeğin inkâr edilemez parçasıdır. Bu da şu anlama gelir. Bir insanı namaz
kılarken görürsek onun Müslümanlığı için başka bir şey aramamıza gerek yoktur.
Kâbe’yi hac mevsiminde tavaf eden insanın, bu davranışı, onun Müslümanlığının
inkâr edilemez bir parçası yani delilidir!
İyi de hâlâ delille şart arasında
belirgin bir fark göremedik gibi değil mi?
Bir delil, “gösterilmek
mecburiyeti olmayan” bir işarettir. Görüldüğü zaman ilgili gerçeğin kavrandığı
ama görülmediğinde de açıklanması mecbur edilmeyen işarettir. Bir suç
gerçeğinin ortaya çıkarılmasında elbette böyle değildir ama bizim dini
seçimimiz bir suç teşkil etmediğinden, yani biz doğultan masum olduğumuza
inandığımızdan dinimizin delillerini izhar etmek mecburiyetimiz yoktur!
Delillerin ancak suçun varlığını
veya yokluğunu ispatta açıklanması mecburiyeti bizi dinin
delillerinin/işaretlerinin neden “şart” olarak adlandırıldığı sorusuna götürür.
Edille-i şeriye’ye “dinin
şartları” derken bunları dine mensubiyetin “şartları” haline getirmiş vi diğer
yandan bu işaretlerin gösterilmesini mecbur kılmak istemişlerdir.
Yani delilleri, “negatif/edilgen” ispatlayıcılar, işaretler
olmaktan çıkarıp taşınması mecbur edilmiş birer
nişan haline getirmişlerdir.
Delillerin ceza davaları dışında tamamen şahsi ve
felsefî birer işaret olma durumu kaldırılıp da mecburi bir tanıtıcı haline getirilmeleri iki
felsefî/mantıkî durumda arzulanır.
Bunlardan biri kişinin doğuştan
masum olduğuna inanılmaması halinde, masumiyetinin ancak belli şartları haiz
olduğunu göstermesi halinde anlaşılacağının düşünüldüğü Hıristiyan itikadında
gelişen toplumsal düzendir.
İnsanlar arasında
mensubiyetlerine göre adalet dağıtmak
isteyen ve bunu “Medine sözleşmesi” sanan
bir “çok hukuklu” şeriat düzeninde de insanların ne olduklarının açıkça
görülmesi elzemdir.
Eille-i şeriyeye “şart” gözüyle
bakmak, dine mensubiyeti, ferdin kendi
ihtiyarından teslim alıp onu, bu şartları görmekle yetkili bir takım insanların
insafına terk etmektir ki bu Yahudilik veya Hıristiyanlığın “cemaat dinine”
dönmek demektir. Halbuki İslam bir cemaat dini değildir.
Cemaat dinlerinde kul
üzerindeki ruhban ve cemaat baskısı
bugünkü dinci şeriatçı tayfanın benimsediği yegâne davranış biçimidir.
Demek ki bir tamlamanın anlamını
saptırmak, kelimelerin nüfuz edici ve güdüleyici güçlerini istismar etmek
anlamına da gelebiliyor.
Edille-i şeriyeyi bu şekilde istismar etmek, hurafelerle,
korkularla doldurulmuş Judeohıristyanik
bir gelenekler çuvalında, Türk insanını boğmak demektir. Artık Türk insanı,
kökenini veya mantığını bilemediği her geleneğe din gözüyle bakmaya
başlamıştır. İşte Atatürk bundan dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nde en hakiki
mürşidin ilim ve fen olduğunu söylemiştir.
Edille-i şeriye, hak ettiği
anlama kavuşmadıkça toplumumuzda din ancak bir ayrımcılık ve şiddet kaynağı
olarak kalacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder