Fikir Kazanı’na fikir yazasım gelmiyor.
Bugün Hamamönü’ndeydik. Ne çok değişmiş oraları… Orada doğmuş, büyümüş bir fotoğraf sanatçısıyla tanışmıştım, tanıştıktan bir hafta sonra ölmüş. Tuhaf oldu içim.
“Sanat Sokağı” diye bir yer yapmışlar, ne güzel atölyeler var… Biraz içim burkularak ve imrenerek baktım onlara…
Beklediğimiz arkadaşımız gelmedi. Belki de iyi oldu, Kara Fuat’la bol bol muhabbet ettik. Hava güneşli ve sıcaktı, artık adam akıllı bahar geldi. Hamaönü’ndeki dernek binası enfesti. Üç katlı bir eski konak ki tam edebiyat için biçilmiş kaftan. Demek insanlar kendilerine uygun ev yapıyorlarmış o zaman. Evin zaten kendisi başlı başına bir masal… Eline bir kalem alıp da yazmamak mümkün mü orada?
Yarın tekrara gideceğiz, kısmetse…
Basit yazmak lâzım. Süsten püsten uzak durmak…
Sonra DTCF’ye geçtik. Hoşsohbet bir hoca ile tanıştım, hoşça sohbet ettik. DTCF hep böyle kalabalık mıydı, bilmiyorum… Bahçesinde hiç bu kadar çok öğrenci görmemiştim. Öğrenciliğin de sıfatı, kalıbı değişti mi ne? İşin güzel tarafı pencere doğramaları hâlâ yerli yerinde… Ya tutup da plâstik çılgınlığıyla veriverselerdi, o canım estetiği, toptancı doğramacıların ellerine?
Bugün iyi geçti, darısı yarına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder