11 Ocak 2012 Çarşamba

Tamir Etmek Mi Değiştirmek Mi?

Tasarruf alışkanlıklarımıza göre bu soruya derhal, “ Elbette tamir etmek!” diye cevap veririz.

Bu, yerleşik bir kadim kıtlık psikolojisinin cevabıdır, aslında.  Her şeti korumanın tutumluluk olması gerektiği kanaati içimize öyle yer etmiştir ki yakın zamana kadar herhangi bir eşyayı yenisiyle değiştirmeyi bile israf gibi görürdük. Şu anda yaşadığımız ölçüsüz tüketim çılgınlığının sebebi de aslında bu yerleşik kıtlık ve açlık duygusudur. Bu duygudan kurtulmak için  “harcayabileceğimizi kendimize göstermek isteriz.”

Somut bir örnek verelim:

Annemin mikrodalga fırını yüz lira civarında bir fiyata satılıyor. Arızalanan sigortasını değiştirmemiz otuz beş liraya mal oldu. Yüz liralık bir malın basit bir parçasının onun fiyatının üçte birine denk gelmesi kıtlık duygusuyla yaşayan bir topluma şüphesiz tuhaf gelmektedir. Eğer mal yüz  lira ediyorsa, parçalarının çok daha ucuza gelmesi gerekmez mi? O halde tamirat toplumunun bireylerine şunu sormak isterdim: neden bütün parçaları edinerek basit bir montaj şemasıyla kendi mikrodalga fırınınızı yapmak yerine gidip onu satın alıyorsunuz?

Ticaret hakkında asgari bir bilgisi olanlar derhal olayın maliyetle ilgili olduğunu söyleyecektir. Cevap doğrudur. Ürünlerin üretim faktörleri, yani  büyük oranda parçaları, tedarikçi işletmelerden, üretici  firmalarca çok büyük miktarlarda, toptan alınır. İşte bu yüzdendir ki her bir mikrodalga fırının fiyatı  daha en baştan  düşük maliyet baskısıyla şekillenebilir.

Peki bu nasıl mümkün olur? Her şeyden önce büyük miktarlarda mikro dalga fırını üretebilmenin tek yolu, mikrodalga fırının parçalarının da ( üretim faktörlerinin bir kısmı) aynı şekilde büyük miktarlarda ve sür’atle  üretilebilmesidir. Böylece  her biri, birbirinden bağımsız ve uzmanlaşmış şekilde çalışan onlarca  iş bölümleri parçalara ayrılarak basitleştirilmiş büyük üretimin her bir basit parçasını büyük hızda gerçekleştirerek kaynakların  israf edilmesinin önüne geçer ve bunlardan en büyük miktarda sermaye mallarının üretilmesini sağlarlar. Kumdan silikon devre yapılmasına dair meşhur örneğin esprisi budur.  Bundan dolayıdır ki üretici tarafından üretime katılmayan sermaye malları, sermaye malı üreticisinin elinde kalır. Bunlar az miktarda ve ancak üreticinin işine yarayan şeyler olduklarından marjinal fayda kanunu gereği fiyatları, daima üretime dahil edilen hemcinslerinden daha yüksek olur.

Mikrodalga fırının, üretime giren sigortaları, her partide  binlerle ifade edilen şekilde  satın alındığında, sigorta üreticisi firma elindekileri kâra dönüştürebilir. Oysa  fabrikanın almadığı sigortalar, başka çok nadir üretimlerde o da belki kullanılabilir. Bu durumda sigorta üreticisi için elindeki mal günden güne artan bir risk anlamına gelir. Bu durumda bu riskin maliyetini karşılayabilmek için, kırk yılda bir meydana gelecek arızlarda kullanılacak bu “kıt” mallar için alabildiğine yüksek bir fiyat ister.

Bundan dolayıdır ki mikrodalga fırını tamir ettirmek her halükârda daha pahalıdır.

Yani malları ucuzlatan şey, işçinin emeğinden çalınması değildi. Marx, maliyeti düşürmenin, emekten çalmakla mümkün olacağını sanırken yaptığı hata, buydu.  Maliyeti düşüren, işçinin emeğinden çalmak değil, onun emeğini verimli hale getirmekti ki bu da ancak sınırlı bilgisi ve yeteneği olan vasat işçilerin dahi  verimli çalışabilecekleri,  verimli üretim imkânlarını yaratmakla mümkün oluyordu. Böylece işçilerin çoğu, hayatlarında aklılarına gelmeyecek kadar karmaşık teknolojilerin başında, onlar için basitleştirilmiş yöntemlerle, kendi başlarına asla gerçekleştiremeyecekleri üretim işlerini yürütebildiler.

Yine bu yüzdendir ki gelişmiş ülkeler geri  dönüşüm teknolojilerinde liderdir. Eskiyen sistemleri tamir etmenin maliyeti yerine, maliyeti  düşüren ve bu yüzden eskiyi daha pahalı kılan teknolojileri  geliştirmeyi ve sermaye mallarının  sürekli yeniden kaynak halinde kullanılmasını bu yüzden tercih etmektedirler. Yani  Marx’ın “yeniden üretim” dediği, aynı malların  sürekli birbirleri üzerinden veya kaynak israfıyla  üretimi gibi bir şey yoktur. Çünkü eğer maliyetleri düşürmeye yönelik sürekli bir çabamız olmasaydı, ne kaynaklarımızı koruyabilir ne de fabrikaları tahrip ederek karnını doyurabileceğini sanan bir kısım  işçileri istihdam edebilirdik.

Bu yüzden meselâ ABD’de  kullanım ömürlerini dolduran mallar mutlaka hurdaya ayrılır. Çünkü kullanım  ömrünü dolduran malların, gelişen teknolojiye göre geri kalmış bir teknolojiyle yapılmış üretim faktörlerinin temini, her geçen gün daha pahalı hale gelmektedir. Bu da tamiratın maliyetinin, yeni mala göre daha fazla olmasına sebep olmaktadır.

Bizimki gibi yaratıcı olmayan montaj ekonomilerinin tüketicileri ise bu maliyet hesabını yapamadıkları içindir ki  gelenekleşen israf, sürekli bir negatif kurum olarak bizi fakirleştirmektedir.



2 yorum:

bırtutamkekik dedi ki...

merhabalar:)
ne hoş bir sayfa bu böyle..
emeklerinize sağlık.
akıcı anlatımınız ile süslediğiniz sayfanıza bayıldım..
izliyorum hemen sayfanızı.
bende sizi bekliyorum sayfama,arzu ederseniz tabiki..
kucak dolusu sevgilerimle..
:)

Afşar Çelik dedi ki...

Efendim beğendiğinize sevindim, çok teşekkür ederim... Hemen ziyaret edeceğim mekânınızı, şüpheniz olmasın. Karınca kararınca karalıyoruz. :) her zaman beklerim.