Kötülüğün tabiatı aslında çok ilginç. Çünkü “kötülük” aslında kültürden kültüre değişiklik arz eden bir kavram.
Meselâ Hıristiyan kültüründe, her türlü olumsuzluk da “kötülük” sayılarak ciddi bir teolojik problem haline getirilmiştir. Aqinalı Thomas’ın iradeye yaptığı vurgu maalesef Hıristiyan dünyasının kötülük problemin nihaî olarak çözememiş.
Peki ama başımıza gelen her olumsuzluğu “kötülük” olarak addetmek ne kadar doğru?
Bu sorunun cevabını belki de “iyiliğin” ne olduğuna bakarak vermek icap eder.
İyilik insan dışında meydana gelen bir şey değildir. İnsanın varoluşunu sağlayan şeyler iyi, diğerleri kötü veya yararsızdır. İnsanın varoluşunu destekleyen her olay ve davranış iyi kabul edilir. Bu açıdan sahibini koruyan köpek iyidir ama “iyilik” yapmamaktadır. İyilik eylemin, yani insan yapıp etmelerinin bir ölçüsüdür.
Bundan dolayı da kötülük de ancak insan davranışları için vardır. Depremlerin kötülüğünden bahsetmek yanlıştır. Şüphesiz depremler can kaybına yol açara fakat bunun içinde insan varoluşuna yönelik bir kasıt yoktur. Depremlerin can kaybına sebep olması kötü olmakla beraber, bu tabiat olayının içinde bir “kötülükten” bahsetmek onu insanîleştirmek anlamına gelir ve saçmadır.
Bu açıdan bakıldığında maddeler ve insan dışındaki canlıların “iyi olmak” özelliklerini “iyilik” olarak değil, “faydalı”, veya iyi olmamak hallerini “zararlı” sıfatlarıyla niteleriz.
Bundan dolayıdır ki kötülük insana mahsustur.
Kötülüğün birinci özelliği, onun varoluşumuza, insan olmaklığmızın biricik temeline karşı olmasıdır.
İnsan eyleminin, varoluşa karşı olanlarına “kötülük” deriz.
Kötülüğün, insan varoluşuna karşı oluşu, onun yegâne varlık sebebidir. O yıkmak ve yok etmek için vardır. Kötü insanların, varoluşa karşı yürüttükleri her türlü cinayet, gasp ve zorbalığın yegâne amacı ancak ve yalnız, kendinden başka hiçbir şeyin var olmamasını sağlamaktır. O yalnızca yok etmek için vardır.
Kötülüğün bir başka özelliği sınır tanımamasıdır.Kötü insanlar yok etmek için gerekli gördüklri her şeyi yapar. Varoluışun ancak belirli kayıt ve şartlar altında sınırlarla anlamlı olduğunu, iyiler bilmez, bunu farkında olmaksızın yaşarlar. Fakat bu kayıt ve şartlarla sınırlandırılmanın asıl farkında olanlar kötülerdir ve onlar amaçlarına ulaşmak için hiçbir sınırlamayı gözetmezler. Onla riçin ilkelerin, karinelerin, kuralların vs hiçbir anlamı yoktur. Onlar yalnız ve ancak kendileri için var olan ve bunun için her şeyi bozmakta, çarpıtmakta, bulandırmakta ve kirletmekte sakınca görmeyen insanlardır. Dolayısıyla… Nerede bir mazluma karşı, kibir gösteren birini görürseniz bilin ki o kötü biridir.
Kötülüğün bir diğeri özelliği “uzlaşmaz” oluşudur. Kötülük asla kendi amaçlarından ve fayda telâkkisinden vazgeçmez. Onun faydası, yalnız ve ancak kendisi için ve kendisinin bildiği şekilde hükmetmekten ibarettir. Buna boyun eğmeyen hiç kimseye hayat hakkı tanımaz. Dolayısıyla Ayn Rand’ın dediği gibi: “İyilikle kötülük uzlaştığında, kaybeden kesinlikle iyiliktir.” Bunların anlamı şudur: Herkesin içinde iyiliği ve kötülüğü aynı anda taşıyor olmasına değil, taşıdıklarından hangisine boyun eğdiğine bakmak gerekir. İnsan için yargılanmanın özü budur. Yargılamayı bulanıklaştıranlar ancak iyiliği perdeleyip kötülüğü rahatlatan kişilerdir. Vicdanınız ölmemişse eğer bütün yapmanız gereken yukarıdaki ölçülere göre çevrenizi gözlemlemektir. O zaman, neden hayatla ve toplumla bir türlü barışamadığınızı anlayacaksınız.
2 yorum:
Ben almam gerekeni son paragrafta buldum...
Tanımlamalar çok da aklımda kalmadı okurken. Yada çok fala ilgimi çekmedi.
Sanırım ilgimi çekmedi demek doğru olacaktır.
Ama dediğim gibi son paragraf defalarca okumaya değer; bana göre... :)
Kısmetten öte yol yok Veli Baba... Sonrakinde başka bir şey ilgini çeker, belli mi olur ? :) Sağ ol, var ol...
Yorum Gönder