8 Nisan 2010 Perşembe

Yabacılaşmış Bir Siyaset Arzcısı Olarak LDP


Genel başkanı Cem TOKER’in Ermenistan gezisi intibalarını ilgiyle okudum. Pek de dost ve kardeş olmadığımız bir ülkeye giden tek Türk politikacısı olması takdire şayan.

Yalnız görünen o ki Cem Bey “kimin için” ve kime göre” siyaset yaptığından habersiz. Ezberlediği “bireyin”, somut olarak nerede yaşadığını, hangi anlam ve değerleri sahiplendiğini görmeden, “insanlık için” insanı ezmekte mahzur görmeyen Marksistler gibi davranabiliyor.

Dünyanın her yerinde siyasetiyle toplumsal düzene etki edebilecek bir dünya vatandaşı sanıyor kendini büyük ihtimalle.
Ermenistan ile aramızdaki husumetin de bir tür kör inat olduğunu düşünüyor olmalı.
Ermenistan ziyaretinin iki büyük açmazı var:
Birincisi Ermeni ihanetinin toplumumuzda açtığı yarayı hiç bilmemesi ve anlamaya da çalışmaması…


İkincisi Ermeni'lerle ilişkilerimizde Azerbaycan’ı nazar-ı dikkate hiç almaması.

Bu iki tutum, Türkiye’de liberalizmin zaten Marksistlerce ele geçirilmiş olan basın yayın ve akademiya kanadından sonra siyaset kanadında da kendi ülkesine yabancılaştırıldığını ortaya koyuyor.


Ermenistan ziyaretinde Türk düşmanlığının toplumun temel motivasyonu olduğunu görmesine rağmen, bu tutumun sorumluluğunun olduğunu anlayamaması cidden düşündürücü. Birileri bize düşman olacak, topraklarımızı isteyecek, bize sürekli katil diyecek ve “yakınlaşmak” bizim mesuliyetimiz, mükellefiyetimiz olacak! Cem Bey’in yabancılaşmış zihninin çarpık hümanizmi bu çelişkiye izin vermekte.

Birinci dünya savaşında komşularına ihanet edip de Rus birliklerine yol gösterenler hiçbir sorumluluk taşımayacak, bu ihanetlerine daha fazla engel olmak isteyenler katil damgası yiyecek? Şunu kimse unutmamalıdır bir davada iki taraf vardır ve taraflardan biri eninde sonunda haksızdır. Çünkü ahde vefa asla husumet doğurmaz!

Birinci Dünya Savaşı ihanetini bir tarafa koysak dahi diplomatlarımıza yönelik cinayetler, Hocalı ve Karabağ soykırımları bir Türk siyasetçisi için ciddi kerterizler olmalıydı. Ermenistan’a beş defa gitmekle övünen Sayın TOKER’in Azerbaycan’a hiç gitmemesi ne kadar ilginç ve manidardır?

Yoksa kişisel insanlık skalasında Azerbaycan’ın yeri yok mudur? İdeolojisi hukuk, barış ve hürriyet üzerine kurulu bir partinin genel başkanının Ermenistan gibi doğrudan doğruya mütecaviz ve katil bir devletin, Azerbaycan ile ilgili vebalini hiç anmaması pek üzücüdür.

Ayrıca adeta sosyalist enternasyonale benzer bir enternasyonalist liberal örgüte üye olmak konusundaki heyecanı da insana, çocukça bir Marksizm özentisi gibi geliyor. “Madem onların enternasyonali var neden bizim de olmasın?” tarzı bir anlayışla muhtemeldir ki milletleri aşan hatta yok sayabilen bir çözüm platformunun işleyebileceğine inanabiliyor.

Ülkemizdeki liberal siyasetin radikal bürokrasi muhalefeti, esnaf faydacılığı düzeyinde bir piyasacılık ve içeriği belirsiz bir siyasi özgürlük tasavvuru dışında özünde millete dair hiçbir şey taşımadığına üzülerek şahit olduk. Ülkemizde ciddi şeylere imza atabilecek bir partinin müşterisinin kim olduğunu hâlâ anlamadan bir takım çözümleri tepeden bakarak sunması belki yöneticilerinin egosunu tatmin eder ama bundan başka da hiçbir işe yaramaz.


1 yorum:

selcen dedi ki...

Bunların hangi birini düzelteceksin.Altı kaval,üstü şişhane.Fikir yok,bilgi yok ama vatandaşı aşağı görmek tabiatlarında var.Dediğin gibi sadece İstanbulu bilirler.Eline sağlık.