8 Haziran 2024 Cumartesi

Ulusalcı Solun Öfkesi Kime?

Sosyal medyada  “Veryansıncı” bir hanımın Ümit Özdağ hakkında düşüncelerini okuyunca çok üzüldüm. Ona göre Ümit Hoca, AKP rejiminin devşirdiği herkesle bir dönem beraber olmuş. Bu yüzden de Atatürk resminin altında çektirilmiş fotoğrafı aslında uygun değilmiş.

Bu yaklaşım üç açıdan hatalı, hem de çok hatalı.

Öncelikle Atatürk’ü “ata” sayan, Türk adını ve egemenliğini savunan hiç kimsenin birbirine hain muamelesi etmeye hakkı yok. Atatürk’ü ata sayan ve Türk Milleti’ne şeksiz, şüphesiz bağlı herkesin yolu zaten aynıdır. Bu yol, ulusal egemenlikle ve vatanın bölünmez bütünlüğü ile çağdaş uygarlığın ötesine geçmek ve (sanırım) ayrıca diğer Türk  topluluklarıyla kurulabilecek en yakın ve sağlam birlikleri kurmaktır. “Ulusalcı” denen sol vatanseverlik için Türk ülkelerini düşünmek Amerikancılıksa o noktada yollarımız onlarla ayrılır.

İkinci hata ki buna hata denebilir mi bilmiyorum:  Ümit Hoca Atatürk'le problemi olan herkese resti çekmiş, popülist ve pragmatist her türlü taşra siyaset esnaflığına kaıy en başta kapatmıştır. Parti yönetimindeki herkes makbul müdür? Meselâ Lütfü ŞEHSUVAROĞLU’nun Zafer gibi bir partinin profiliyle ilgisi çok az. Geçmişin “Türk-İslamcı/ şeriatçı” ülkücülüğünden gelen  ŞEHSUVAROĞLU ne yalan söyleyeyim bana güven vermiyor ve Zafer Partisi’nin de imajına zarar veriyor. Diğer yandan yaptığı  her işin hesabını hâlâ veren, neyi, niçin yaptığını sürekli açıklayan bir siyasetçi Ümit Hoca. Bunda da sanırım bilim insanlığının etkisi var. CHP ile yapılan protokole “gizli saklı” diyenlerse ne tuhaftır, görünüşte birbirlerine düşman kamplar.

 CHP'liler buna kızdı, şimdi ulusalcılar kızıyor.  İyi de “gizli saklı” denilen protokolün “gizlilik kaydı” ortadan kalktığı anda, onu kamuoyuna Ümit Hoca açıklamadı mı? Protokolün açıklanan maddeleri içinde ulusal egemenliğe, bütünlüğümüze aykırı herhangi bir madde var mıydı? Sinan Oğan herkesi yaya bıraktığında, Ümit Hoca ne yapmalıydı mesela? Gidip hırçın solcu ergenler gibi onunla kavga mı etmeliydi?

Üçüncü hata ise solun yapısal sorunu olan hırçınlık, saldırganlık. Aslında bu huyları, karşı olduklarını iddia ettikleri şeriatçıların tavırlarının  ayna görüntüsü. Neden böyle? İki kamp da mutlak  hakikate ve ahlâkî doğruluğa sahip olduklarına öyle kesin inanıyorlar ki başkalarına hakareti, ithamı vs kendilerine “hak” görüyorlar.

Her iki kamp da “amaç güdülü” bir ahlâkı paylaşıyorlar. Yani hedeflerine ( şeriat veya devrim) ulaşmak için adeta Tanrısal bir dokunulmazlığa ve haklılığa ve daha kötüsü masumiyete sahip olduklarına inanıyorlar. Bu yüzden de düşüncelerinin, inançlarının yanlışlığı gibi bir ihtimali bile kabul edemiyorlar. Dolayısıyla kendilerine uymayan hiç kimsenin temel haklarına saygı duymak gereği hissetmiyorlar. (Stalinizm bu açıdan istisnai ve canavarca bir tasarım falan değildi. Solun özüne dönüşünün ve mutlak egemenliğinin kaçınılmaz sonucuydu; tıpkı şeriatçı yönetimlerde meydana gelen mutlak baskıcılık gibi... Sol aslında medeni hukuk  rejimlerinde gemlenebildiği için bugün modernizmin, hümanizmin, etiğin temsilcisi falan gibi görünebiliyor. Sol, dizginleri eline aldığında, mutlaka ama mutlaka diktatörlük, kan ve yıkım getirir.)

Bir başka hatalı bakış, "müteselsil suç icat etme". alışkanlığı. Ümit Hoca , muktedirlerin devşirdiği herkesle bir dönem çalışmış. Evet... Bir tespitin bu yarısına evet denince hepsine evet dememiz gerekiyor sanırım. Peki ama devşirilenlerle neden yollarını ayırmış, hiç buna bakılmış mı? Hayır. Üstelik de bütün bu ayrılışlar tam da gözümüzün önünde olmuşken hâlâ müteselsil suç isnadı, insaf ve vicdan sınırlarının ötesine geçiyor.

O halde sevgili ulusalcılara şunu sormak isterim: “Efsaneleriniz, mitleriniz olan insanların “Kemalizm faşizmdir!” demesinin hesabını verebildiniz mi? Ya da “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!” derken ülkeyi aslında açıkça bölünmüş gören militanlarınızın hesabını verdiniz mi? Ya da “İstiklal Marşını tanımıyoruz!” diyen Behice Boran’ın hesabını henüz vermediğinizin farkında mısınız?”

Ama daha kötüsü “ THKP-Cyi mirasımız kabul ediyoruz, DEV-GENÇ bizim de mirasımızdır diyen PKKlı köpeklerle aynı mirası sahiplenirken de Ümit Hoca’ya hakaret ederken duyduğunuz vicdan rahatlığını duyabiliyor musunuz? Ülkenin kırk yılına mal olmuş bir narko-terör ihanetini koyununuzda beslemiş olmanın hesabını verdiniz mi?"

Şahsen Veryansın TV’yi çok seviyorum. İçlerinde çok sevdiğim, saygı duyduğum pek çok insan  var. Onlarla ideolojik mirasımızın, mitolojimizin örtüşmediğinin de farkındayım. Ama hiç birine “devşirme”, “hain” vs çağrışımlarla bakamam. Ben kendi adıma sola duyduğum öfkeyi  ve kini, bir avuç solcu vatansever için susturuyorum ama görünen o ki sol, ister vatansever olsun ister Kürtçü ister Marksist, geçmişin kinlerinden ve öfkesinden beslenmeden edemiyor.

Düz bir mantıkla beni Zaferci ilan edeceklere söyleyeyim: Şu anda ZP bana MHP’den çok daha mantıklı, vicdanlı bir seçenek olarak görünüyor. Hiç bir partiye tapmam! Türk vatanının milleti ve devletiyle bölünmez bütünlüğüne saygı, Atatürk’ü devrimleri  ve Türkçülüğü ile birlikte benimsemek gibi konularda yan çize hiç kimseyle de bir adım daha yol yürümem!

Zaten yazıda Zafer’in beğenmediğim yönüne işaret ettim.

Devir, ideolojik taassuplarla birbirimizi kırmak devri değildir. Solcu dostlar şunu hatırlamalı ki bir milliyetçi olarak benim de kin gütme hakkım var ve sanırım benim hakkım çok daha fazla. Buna rağmen ya birbirimizle asgari müştereklerde buluşup bir “Türk Kurultayı aklı” geliştirmeliyiz ya da yollarımızı en baştan ayırmalı ve kimin safında olduğumuzu açıklamalıyız. Çünkü PKK vb.lerinin safı, daha çok Marksist bilinç kardeşliğinden dolayı solda gibi görünüyor.

Tanrı Türk’ü korusun!

Hiç yorum yok: