6 Ekim 2021 Çarşamba

Dinci Bilim Yanılgısı Ve Yanlış Tanrı Kanıtlaması

 

 

Bir ispat ancak önermenin bağlamında gerçekleştirilebilir.

 

Neden böyledir? Çünkü her önerme ancak belli şartlarla öne sürülür. Şarttan bağımsız tanım ve önerme öne sürülemez.

 

Peki Tanrının varlığının bilimle kanıtlanması mümkün olabilir mi? Maalesef Tanrı’nın varlığı hiçbir bilimsel örnekle gösterilemez, kanıtlanamaz.

 

Bilim bize tabiatın düzenliliklerini açıklayabilir. Fakat hiçbir düzenlilik mükemmel bir aklın kusursuz tasarımını göstermez. Peki ama neden Mucize gibi gözlediğimiz olağanüstü güzellikler mükemmel bir tasarımdan başka neyle var edilebilirdi ki?

 

 Bunu iddia edebiliriz fakat şunu unutmamalıyız: Bilim bizim algı sınırlarımızla ilgilenir.  Ya da şöyle söyleyecek olursak:  Algılayamadığımız şeyi bilemeyiz.  Peki ama nasıl oluyor da algılarımız dışında kalan şeyleri de bir şekilde bilebiliyoruz? Algı sınırlarımızın dışında kalanları, çeşitli araçlarla algı sınırlarımızın içine çeker, tercüme ederiz. Kızılötesi dalgaları,  görünebilir sahaya  çekerek karanlıkta görebiliriz.

 

Teknolojimizi geliştirdikçe algı sınırlarımızı yapay olarak genişlettiğimizi söyleyebiliriz.

 

Peki ama insanlar Tanrı’ya  bilimin ve teknolojinin  sağladığı imkânlardan dolayı mı inanırlar? Yoksa onun varlığını inançlarıyla mı kanıtlamaya çalışırlar?

 

Tanrı inancı, bilimin getirdiği kanıta dayalı bir inanç değildir. Çünkü Tanrı’nın varlığının niteliği bizim algılarımızın sınırlarına çekilemez ve tercüme edilemez. Kaldı ki sınırlı bir kapsamla sınırsızlığı açıklamak ancak matematik evrende  mümkün olabilir.

 

Tanrı’nın bilimle açıklanabilmesi için açıklanabilir, kanıtlanabilir şeklide “sınırlı” olması gerekir. Oysa Tanrı sınırsızdır. Dolayısıyla kavranması mümkün değildir. Kavranması mümkün olmayan bir varlığın “tanımlanması”, “ açıklanması” mümkün değildir.

 

Dolayısıyla önce bir şeye inanıp sonra algılanan her şeyi onunla ilgilendirmek, elinde çivi olan birinin her şeye çekiç gözüyle bakmasına benzer. ( Ya da tersi)

 

Buradaki temel yanılgı ya da kasıt şudur:  Tanrı’ya bilim aracılığıyla inanmak demek onun varlığının akılla açıklanabileceği anlamına gelir.  Peki ama dini savunanlar neden  dinin sıradan insanların akılcı sorgulamasına kapalı olduğunu söylerler?

 

Eğer  Allah madde değilse maddenin unsurlarıyla nasıl açılanabilir? Kısaca söyleyecek olursak madde olmayan,  maddeyle açıklanamaz.  Hiçbir maddi benzetme  Tanrı’nın işleri veya şahsıyla ilgili bir  açıklama getiremez. Neden böyledir? Çünkü Tanrı’nın yaratımı  nedensellik dışıdır. Onu nedensellikle ilişkilendirdiğimiz anda onun iradesini ve gücünü sınırlandırmış oluruz.

 

Peki özellikle Nurcuların pek sık kullandığı sözde matematik veya fiziksel ispat yöntemi nereden geliyor? Bunların kaynakları anlayabildiğimiz kadarıyla Hurufilik, kabalizm ve Yahudi mitolojisi…

 

Tanrı’ya inanmak isteyenler başkalarının uzmanlığına,  bilimin maharetlerine sığınmak istediklerinde,başkalarının aklıyla aklın ve algının dışında kalan bir varlığı anlamağa çalışıyorlar demektir.

 

Sözde bilimle bilim sömürüsüyle Tanrının varlığı kanıtlanamayacağı gibi bu basitlik, Tanrı hakkındaki ulvi düşünceleri ve güzel hisleri bayağılaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

 

 

2 yorum:

selcen dedi ki...

"Sözde bilimle bilim sömürüsüyle Tanrının varlığı kanıtlanamayacağı gibi bu basitlik, Tanrı hakkındaki ulvi düşünceleri ve güzel hisleri bayağılaştırmaktan başka bir işe yaramıyor." Ama zaten düşüncelerinin ulvi olduğuna da inanmam. Bu ancak bazı tasavvuf yorumlarında gözlenebilir.

Afşar Çelik dedi ki...

Onların zaten tasavvufa bile tahammül edemediklerini düşününce...