30 Ekim 2016 Pazar

Türkiye’de Geri Evrimin Yarattığı Cins: Homo simplex


 Uzaya giden ilk tür değiliz.

Bizden önce  en az bir köpek ve bir şempanze, bu onuru bizden aldı. Onlara basit komutlara uymaları “öğretildi” ve onlar da bir kapsülü idare ederek dünyaya dönmeyi başardılar.

Peki ama bu bize ne anlatır?

Bu bize zekânın o kadar da esşiz bir şey olmadığını anlatır. Araç yapmak konusunda pek çok primatın başarılı olduğunu  yeni yeni öğreniyoruz. Hatta kapuçin maymunlarının  gerekli uyarımla kendi aralarında  ekonomi bile kurdukları  keşfedilmiş.

O halde kendi ülkemizde nasıl yaşadığımızı, ne hale geldiğimizi, artık ciddi ciddi düşünmenin zamanı gelmiştir.

Hayvanların üç amaçları vardır:  Düşmana yem olmamak, beslenmek ve üremek. Bu üç amaç da hayatta kalmanın gerekleridir.

İnsan da bu amaçları taşır ama hayvanlardan farkı bu amaçları için gerekli doğal donanımının olmamasıdır. İnsan “zeki olmak mecburiyetindedir.” İnsanın “zeki olmak mecburiyeti” onun “akıl” denen melekesini geliştirmesini sağlamıştır.

Kürklü bir hayvan için “elbise  dikmek” mecburiyeti yoktur. Ama insan buna mecburdur. İnsanın, hayatta kalmak için gereken her şeyi kendi başına “edinmesi” bile mümkün değildir. Bir noktada insanın “yaratmaya” başlaması gerekir.

İşte insan sürülerini hayvan sürülerinden ayırıp da ona “toplum” denmesini sağlayan şey, bu gerekliliktir.

Bu gerekliliği keşfeden insan türüne “H.sapiens” yani “zeki insan” denmiştir.

Bu sözlerim dünyanın geri kalanıyla ilgilidir. Türkiye’de ise durum tamamen başka.
Çünkü Türkiye’de “insan” türü bahsedilen evrimsel aşamaları geçmemiştir. Belki de Türkiye için evrimde bambaşka bir yola sapmış bir insan türünden bahsetmeliyiz.

Gerçi Türkiye kendi  içinde de homojen değil. “İnsanlaşmanın” gerektirdiği soyut değerleri alaya alarak kabile hayatına dayalı bir petrol imparatorluğu kurmayı hayal eden, Kürt kabileci zihniyeti ile ülkenin kurucu felsefesini sahiplenen Türkler arasında ciddi bir gerilim var.

Fakat zekâ ve “değerler” açısından Türkiye ortalaması berbat bir halde. Türkiye’de iktidarı belirleyen çoğunluk kitlesinin ki bunun, aslında çarpık  bir manivelayı ( partiler ve seçim kanunları) hareket ettiren bir matematik diktası olduğunu artık herkes biliyor, bu ortalamaları belirlediği de acı bir hakikat.

Türkiye’de doksan yıl içinde seçmen davranışlarının yönelimine bakıldığında, Türkiye’yi “çağdaş uygarlık düzeyinin ötesine” taşıması düşünülen bir toplumsal düzenin, seçmen eliyle ne hale getirildiği dehşetengiz biçimde ortada. Peki, ama bizi çağdaş uygarlığın ötesine taşıyacağı düşünülen toplumsal düzen yalan mıydı? Elbette yalan değildi. Çünkü “kurumsal” , “değere dayalı”, “ bireysel hukukçu ”, “ akılcı”, “kurallı” bir toplumsal düzenin, “olması gereken şey olduğu “insan” türünün her tecrübesinde görülebiliyordu. Çünkü başka türlüsü denendiğinde, düşülen yanlışlar bir bir elenmişti.

Peki ama ülkenin yönetimini belirleyen seçmenler, dünyanın geri kalanındaki Homo H.sapiensler gibi davranmamışlar mıydı? Görünen o ki Türk seçmen profili artık evrim ağacındaki cinsteşlerinden farklı bir hale gelmişti.

Bunu nereden anlıyoruz? Bunu, Türk seçmeninin  ( Bölücü, etnik ırkçı ve  İslamcı kesimler için belirtelim ki bu tanıma  etnikçilik ilkesizliğini  ve ilkelliğini görmezden gelerek Kürtleri de katıyorum.) eylemlerinin sonuçlarına bakarak anlıyoruz.

Peki ama neden, eylemlerinin nedenlerine bakmıyoruz da sonuçlarına bakıyoruz? Çünkü Türk seçmenleri çok farklı sebeplerden dolayı siyasal islam’ı ve Kürt etnik ırkçılığını destekliyor ama  ulaşılan sonuçlar daima aynı  oluyor.

Peki bu nasıl gerçekleşiyor? Türk seçmeninde, H.sapiens cinsinin ayırt edici özelliği olan “sebep-sonuç ilişkisi” kurma yeteneğinin ya hiç olmadığını ya da  bir “geri evrimle” bu yeteneğin, tedricen ortadan kalktığını görüyoruz. Bunu, yapılan sayısız söyleşide, kamuoyu yoklamalarındaki ciddi tutarsızlıklarda vs . hep görüyoruz.

İnsanlar adalet istiyor ama yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tahrip eden yasaları onaylıyor.
 
İnsanlar refah istiyor ama seçtiklerinin  hoyrat israfını gözü kapalı destekliyor.

İnsanlar özgürlük istiyor ama her türlü şiddeti gözü kapalı destekliyor ve hatta günlük hayatlarında şiddeti uyguluyor.

İnsanlar hayatta kalmak istiyor ama hayatta kalmanın insana özgü biçimlerini tahrip ettiklerini göremiyorlar ve daha kötüsü görmek de istemiyorlar.

İnsanlar yaşamak istiyor ama  toplu bir intihar fantezisi yaşamayı “güvenlik” sayıyor.

Memleketimizde barışı ve demokrasiyi bebek katili Kürt teröristlerinin, IŞİD yanlısı siyasal İslamcıların ve onların yardakçıları librallerle sosyalistlerin savunması, eğer Türk insanının geri evrimi için bir delil teşkil etmiyorsa; artık akıldan ve mantıktan bahsetmemiz de gereksiz, demektir.

O halde  ( İçine Kürt kökenlileri de katarak) Türk seçmen profilini oluşturan insanlar artık Homo H.sapiens değildir. İki ayak üzerinde dik yürümesi, alet edavat geliştirmesi ( ki içine Kürt kökenli seçmenleri de katarak ) ne yazık ki Türk seçmenini H. H.sapiens saymamıza artık yetmiyor.  (Kaldı ki alet edavat kullanımında dahi bu kitlenin son derece geride kaldığını görmek için sadece trafiğe bakmak yeterli gibi geliyor.)

 Çünkü bu seçmen kitlesinin, insanlara ait soyut değerleri, yargılayıcı/eleştirici zekâsı, vicdana dayalı akıl yürütme kapasitesi bulunmuyor.

Çünkü bu seçmen kitlesinin, insan olarak kalmak arzusu ve iradesi bulunmuyor.

Bu seçmen kitlesi, gerçek insanların her türlü ürününe talip olarak yaşayan ama o ürünleri meydana getiren ahlâkî ve akılcı sorumlulukları paylaşmak istemeyen; üstelik bahsedilen ahlâkî ve akılcı sorumlulukların, insan olmanın temel şartları olduğunu sanırım bundan sonra da asla anlayamayacak  bir kitle.

Bu kitlenin artık evrim ağacında yeni bir adının olması gerekiyor. Çünkü aynı görünüşteki homo H.sapiensleri son ferdine kadar sömürüp yok ederek en nihayetinde kendisinin de yok olacağını bilmeyen ve bir tür virüs olarak yaşayan bu kitlenin ayırt edilmesi , dünyada dine veya etnisiteye dayalı olarak yaşamak isteyip de aynı zamanda batı medeniyetinin ürünlerinde hak iddia eden   insan cinsini tanımamız ve kendimizi bu cinste korumamız için de şart.

İnsanca davranışın soyut ilkelerinden, değerlerinden, ayrıntılarından ölesiye korkan, H.sapienslerin üreitmini isteyen  ama kendisi herhangi bir şey üretmekten aciz, hayatını ancak hayvansal düzeyde en basit ihtiyaçlara yönelik olarak yaşayan bu  primat cinsine belki de artık Homo simplex  ( Basit insan) denmelidir.

Bu insan cinsine Homo primitivus da demek belki mümkündü ama  ilkel insanın gelişme potansiyeli bana bu adlandırmanın,  bahsedilen seçmen kitlesi için  içinde taşımadığı bir  ilerleme arzusunu çağrıştıracağını düşündürdü.

Oysa Homo simplex herhangi bir ilerleme, gelişme arzusu taşımayan, insan olmanın gerekleriyle ilgilenmeyen ama H.sapiens’in üretiminden yararlanarak konfor elde edilebileceğini ve bundan ötesinin de ona asla gerekmeyeceğini, dolayısıyla asla gelişmese de H.sapiens’in değerleri sayesinde hayatta tutulacağını düşünen insan cinsi.

Bu cinsin hayatta kalmasını sağlayan şey, H.sapiens’in, bu cinsin, onun değerlerini paylaştığına dair iyi niyeti ve kural sadakati.

Oysa Homo simplex için  kurallar sıkıcı ve  çapraşık. ( Kuvvetler ayrılığının ayağımıza bağ olması, Allah’ın bizi okumuşların şerrinden muhafaza buyurması…).

Homo simplex için  demokrasi muz düşüren bir sopa ( Demokrasi  bizim için bir tramvay).

Homo simplex için  bilmeden yargılamak en kolayı. ( Farabi ve İbn-i Sina kâfirdi).

Homo simplex için erkek lider, kadın damızlık. ( Son 14 yılda kadına yönelik her türlü şiddetin %1400 artmış olması).

Homo sipmlex için lider, değişmez   bir yönetici. Bir tür sürü lideri….( Mises demokrasiyi, “yöneticilerin barışçı biçimde değiştirilebildiği rejim” olarak tanımlıyordu.)

Daha  pek çok  davranışıyla H. Sapiens’ten başka türlü bir canlı olduğunu gösteriyor, H. Simplex.

Bu cins, insani her türlü gelişime ( İçine Kürt etnik ırkçılarını da kattığımı bir kez daha tekrarlıyorum) karşı bilişsel olarak kapalı, ( bilinçli demiyorum, çünkü içinde herhangi bir farkındalık yok, şartlanma var…) “toplumlaşmanın” değerlerinden habersiz,  toplumsal kimlik oluşumunu da ancak hayvanî kan bağlarıyla açıklayabiliyor. ( Türkiy’ede uluslaşmanın en büyük iki düşmanı bu yüzden, Araplaşarak Müslümanlaşacağını sanan İslamcılarla Türk’e kendi akıllarınca köken bulmaya çalışan Kürt kabileciliği)
 
H. simplex, tedbir alınmazsa  insanın yapay zekâ ve uzay yolculuğu geliştirmenin eşiğinde olduğu bir dönemde H. Sapiens’i yok edebilecek bir cins. Biz aslında Türkiye’de, dünyaya hızla yayılan bu cinsin bir bölümünün diktası altında yaşıyoruz ve bu cinsin fiilî şiddeti önünde hâlâ lâikliğin ve hukukun ince duvarları duruyor.

H. simplex’in ülke yönetimine müdahalesi acil olarak engellenmeli. Bu da belli bir öğrenim düzeyinin altındakilerin oy vermek hakkından  mahrum edilmesiyle    bir ölçüde sağlanabilir. Çünkü H. Simplex bilgiye ve uzmanlığa duyduğu sınırsız haset ve öfkeyle varoluş temellerimizi fütursuzca tahrip ediyor.



6 yorum:

Derya Yeliz ULUTAŞ dedi ki...

Acaba bu gidisat bir gun tum insanliga sirayet eder ve turumuzun sonunu getirir mi? Turunun gereklerini yerine getirmeyen canlilarin yok olus seruveni bu sekilde basliyor olabilir mi? Cok ilginc bir nokta gercekten, uzun uzun dusunduruyor.

Afşar Çelik dedi ki...

Sevgili Yeliz,

Hoş geldin, safalar getirdin.

Bahsettiğin türden bir tehlike var ve bu tehlikeyi besleyen iki anlayış var:

Radikal barış taraftarlığı ve radikal hümanizm.

Dünyadaki maddi üretimin kurumsallık ve ahlâkla ilgisi anlaşılmadan, uygar ülkelere kontrolsüz göçmen alımının sürdürülmesi, her şeyin sonu olabilir.

Dükkânı boş bırakma, yorum blogun canıdır.

Her zaman bekliyorum.

Derya Talipağaoğlu dedi ki...

Sayın yazar, düşüncelerinize ve tespitlerinize katılmamak mümkün değil ancak yeni isimlendirdiğiniz türün seçme belki de seçilme hakkının elinden alınması fikri biraz abartılı değil mi? Bildiğiniz üzere sayıca fazlalar aynı şekilde onlar da yazma hatta düşünme hakkımıza göz dikerlerse ne olur?
Ellerinize sağlık...

Afşar Çelik dedi ki...

Derya Hanım, biz varken onlar da var olabiliyor ama onlar bizi yok ediyor. Umarım bu, fikirlerimi biraz daha açıklayabilir.

Yeni yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Saygılarımla.

Unknown dedi ki...

Son senelerde, özellikle 2009 dan bu yana çok sıkıldım ülkemden...sizde farklı değilsiniz galiba...hele birde eczacısapiens ler var ya! bu ülkede yaşam "sinir harbi" onlar için üstadım...siz bilmezsiniz ya hatırlatayım dedim(!):)))

Afşar Çelik dedi ki...

Alptunga Bey,

Hoşgelmişsiniz.
1- Eczacıların bu ülkede hiç bir işlevi kalmamıştır
2- Beni benimsemeyen insanlara kardeş olduğumuzu falan söylemekten ciddi anlamda sıkıldım.
3- ...
Aslında eczacıların siniri miniri yok. Onların bir merkzi sinir sistemi falan yok. Eczacılar bu memlkette H. simplexten bile ilkel bir tür.

simplex hiç olmazsa yemek ve cinsellik reflekslerine sahip...

Her zaman bekliyorum.