22 Ekim 2016 Cumartesi

Gerçek Bir Korku Olarak İslamofobi


İslam dünyayı yönetecek. Hollanda için şeriat.
İslamofobi diye bir kavram neredeyse on yıldır hayatımızı işgal ediyor. Terimin kökeni 11 Eylül saldırılarına dayanıyor ama özellikle son on yıldır yaşananlar sanırım terimi daha bir kristalize ediyor.

İslamofobiye hep “korkanlar”  cephesinden bakıldı veya bu terim hep korkanların korkuları eleştirilerek ele alındı.

Bu terim kullanılırken korkanlara sürekli “ İslâm’dan korkmanız gerek yok; gerçek İslâm’da şiddet yoktur!” mesajı verildi.

İslamofobi eleştirilerinin ana akımı, bu tavrın aslında patolojik veya anormal olduğu istikametinde.

Peki ama İslamofobi gerçekten haksız bir önyargıdan mı ibaret?

Bu soruya “ Evet” diye cevap vermek ne yazık ki o kadar da kolay değil.

Burada “İslam’ın”, özünde ne olduğu ve nasıl yaşandığı açmazıyla karşılaşıyoruz. İslâm’ın özünde ne olduğuna dair cevaplar  genellikle es geçiliyor. Gayrimüslimler  bunu araştırdıklarında, önyargılı ve düşman olmakla suçlanırken Müslümanların eleştirel yaklaşımları da “ihanet”  suçlaması altında  nefretle karşılanıyor. Kısaca: İslâm’ın akla dayanan, tarihi v felsefi bir eleştirisini yapmak mümkün olamıyor.

Bunun sebebi de daha en başında meydana gelmiş olan “inanç” ve “din” ayrımının, göz ardı edilen,  bin yıllara dayanan, politik birikimli zehirli etkisi.

“Politik birikimli zehirli etki”den kastım nedir?

İnsanlara yanlışlarından dönmeleri ve davranışlarını doğru bir ahlâkî ölçüyle “sınırlandırmalarını”  söyleyen inancın, bütün insanlara “ne yapmaları gerektiğini emreden bir siyasi manifestoya” dönüşmesi ile birlikte “ ne yapılması gerektiğine” dair her an verilmesi gereken binlerce cevaba ihtiyaç duyulması sorunu ortaya çıkmıştır.

Bir önceki paragraf önemlidir. Çünkü “yapılmaması gerekenleri” söyleyip gerisini müminin aklına ve vicdanına bırakmakla; mümine, her an ne yapması  gerektiğini  emretmek, bambaşka  sonuçlar doğuran, bambaşka eylemlerdi.

Şeriat bölgesi duyurusu
“İnanç” birinci yolu seçmişti. Çünkü inanca göre insanın var olabilmesini engelleyen her davranış durdurulmalıydı. Bunlara “kötü” deniyordu ve meydana geldiklerinde anlaşılmaları kolaydı. Öte yandan  herhangi bir davranışın yaygınlaşması halinde zararlı olup olmayacağı, insanı hayatta tutan  beraberliği yıkıp yıkmayacağını anlamak da kolaydı ve bunun için göklerden gelen mesajlara ihtiyacımız yoktu. Kötünün yıkıcı tabiatını anlamak için aklımız yeterliydi.

Oysa “din”, ikinci yolu seçti. Din, insanlara ne yapacaklarının sürekli söylenmesi gerektiğini  va’z ediyordu. Bunun sonucunda da o bir siyasi yöntem veya rejim haline geldi.

Çünkü insanlara sürekli ne yapmaları gerektiğini söyleyebilmek öncelikle şeriat ve ibadethane/ruhban kurumlarını gerektiriyordu.

Bu iki kurumla beraber din artık topluma kendisini yasa olarak  kabul ettirip muktedir oldu. Böyle yapmayan bir din mevcut olabilir mi? Böyle bir “din” var olamaz çünkü zaten “din”,  Tanrı adına iktidar olmak demektir. İktidar olmak imkânlarını dinin elinden aldığınızda şeriatı ve ibadethaneyi ortadan kaldırıyorsunuz demektir ki o zaman din de ortadan kalkar.

 Bu durumda da geriye sadece bireyin, kendi vicdanıyla uyacağı bir ahlâk ve ahlâkî sınırlama için vicdanını besleyen  saf ve kişisel bir inanç kalır.

Bunlar ne anlama gelir? Bunlar şu anlama gelir ki İslâm’ın bir din olarak hâlâ var olması, Tanrı adına iktidar/zor kullanımının hâlâ var olabilmesi anlamına gelir. Hristiyanlığın elinden iktidar olmak imkânları kesin şekilde alındığı içindir ki batılı insan, “özgür” kılınabilmiştir.

Oysa “İslâm âlemi” denen ilkellik  haritasında İslâm –artık Türkiye’de bile- doğrudan doğruya hayata hükmeden bir iktidar mevkiindedir. İslâmî terör, bir tutuculuk eylemi değildir. İslâm’ın din tabiatından kaynaklanan bir iktidar edinme biçimidir. İslâm’a göre iktidarın nasıl elde edileceğine dair hiçbir ölçü bulunmadığından, terör, şeriatı ilelebet yürütecek, değişmez  bir ruhban egemenliğini sağlamak için başvurulan yegâne “meşru” yol olarak İslâm âleminde uygulanmaktadır.

Özetle İslamofobi, basit bir önyargı değildir. İslamofobi, şeriatı ve ruhbanlarıyla insanları kendisine itaat ettirmek isteyen bir siyasi rejimden duyulan, gerçek ve haklı bir korkunun adıdır.

Avrupa kanserdir, İslam cevaptır.
Türkiye’nin görünüşte lâik hali, şeriatın insanlık dışı yıkıcılığını gizleyen bir örtü gibidir. Lâikliğin Türkiye’de resmen yıkıldığı gün, dünyadaki İslâm coğrafyasındaki kanlı katliam haritasının tamamlandığı gün olacaktır. ( Bu arada “İslâm tarihindeki” adil ve güzel sayfalar İslâm’ın eseri değildir. İslâm’ı kendi akıllarıyla ve  vicdanlarıyla uygulayan Türklerin eseridir. Yani yorum, aslı aşmış ve onu insanileştirmiştir..)

Batılılar, İslâm’dan tarihi, akılcı ve vicdani sebeplerle korkarken bizim korkmamamız, henüz şeriata geçmemiş olmamızdan ve bunun yanı sıra dini hâlâ Türkçe yaşayabileceğimizi sanmamızdandır.

Din bütün yıkıcı gerçekliğiyle karşımızda durmaktadır.




10 yorum:

İslamda.org dedi ki...

çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

Afşar Çelik dedi ki...

Yazıyı beğenmenize sevindim. Her zaman beklerim.

selcen dedi ki...

Lâikliğin Türkiye’de resmen yıkıldığı gün, dünyadaki İslâm coğrafyasındaki kanlı katliam haritasının tamamlandığı gün olacaktır. ( Bu arada “İslâm tarihindeki” adil ve güzel sayfalar İslâm’ın eseri değildir. İslâm’ı kendi akıllarıyla ve vicdanlarıyla uygulayan Türklerin eseridir. Yani yorum, aslı aşmış ve onu insanileştirmiştir..) işte bizim aptal dindarımız bu ayırımdan habersiz araplaştı

Afşar Çelik dedi ki...

Selcen Hanım, ne zamandır yoktunuz

Yorum ve beğeni için teşekkürler.

veli dedi ki...

-Aslında gerçek islam bu değil ki.....
+E hangisi? Gerçeğini bana anlatır mısın?
+Sen ne kadar biliyorsun?
-Falanca Hoca dedi ki....
+Peki falanca hocanın demedikleri, menfaati uğruna sakladıkları...
+Mesela falanca hocan Yahudilik ve Hristiyanlık için bozulmuş din diyor ya bir din nasıl bozulur onu da söylüyor mu? Mesela o Falanca Hocan da Din Bozucularından olabilir mi?

Afşar Çelik dedi ki...

Veli Baba,

Gönlüme tercüman oldun. Aklına, eline sağlık.

Dükkâna daha sık gel. Yorumsuz bırakma. Yorun blogun kanıdır.

Sağlıcakla...

Orhun dedi ki...

Bir tarafta tüm Hrıstiyan geçmişine ve vahşetine rağmen, dininin "iktidar olanağı elinden alındığı için özgür" Batılı; diğer tarafta vahşet ve siyaset yolunda doludizgin çevreye saldıran Müslüman Ortadoğulu...

Elimizde özgürlük yoksa, neden ve hangi tercihten, hangi siyasetten ve gelişimden bahsedebilir!?

"Hayata hükmeden iktidar" din ise hangi akılla nereye varılabilir?!

Şu halde demokrasi; üç gram şansı kalan Türkiye'de bir parodidir. Bu gidişle İslam'ın iktidarı sadece demokrasiyi değil; tüm gelişme ümidini öldürür.

Aklınıza sağlık.
Saygılar, selamlar...

Afşar Çelik dedi ki...

Azizim Orhun,

Ne zamandır yoktunuz. Son derece güzel ve aydınlatıcı bir başka yorumla bir daha hoş geldiniz.

Üstünde düşünülmesi ve hele tartışılması pek zor bir konu. Ama bir şekilde tartışmaya açmazsak sonumuzu da getirecek bir konu.

Her zaman bekliyoruz.

Saygılar.





Murat AYGEN dedi ki...

“İslamofobi”yi kimse dert etmemelidir. Robot üreten hiper-kapitalistler, kendilerine mesela istihdam gibi “sosyal sorumlulukları” hatırlatıldığında, işin içinden “Universal basic income will make work irrelevant” diye çıkıyorlarmış. Yani Suudi Arabistan, BAE, ... modeline gönderme yapıyorlarmış. Oysa “mülteci”, “misafir işçi”, “yabancı düşmanlığı” sorunlarını Hristiyan Avrupa BiLiM ile çözebilmiş değildir. Sizi temin derim: kapitalist-üst-akıl İslam dininin kadrini, kıymetini çoğu Müslüman'dan daha iyi bilmektedir.

Afşar Çelik dedi ki...

Hoşgeldiniz efendim. Epeydir görmüyordum sizi.
Ne iyi ettiniz de geldiniz.

Sanırım biraz farklı bakıyoruz. Fransa Müslümanları Fransızlaştırmadan onlara nefes bile aldırmaz. Almanya'da akıcı Almanca konuşmadan, düzene tam uymadan hiç kimse kolay kolay Müslüman olamaz.

İş Müslümandan işçi devşirmek falan gibi görünmüyor.

Çünkü Müslüman nüfusun hiç bir kalitesi yok. Müslüman nüfus dünyada oksijen israf eden, aşırı çoğalan, kolay radikalleşen, eğitilmeye direnen, fikren tembel, kör inançlı insanlar.

Dünyada terör haritasının birebir Müslüman coğrafyasıyla örtüşüyorsa iyimserliğinizi paylaşmamız zor görünüyor.

Diğer yandan petrol zengini olmayan Müslüman ülkelere getirilen vize zorlukları da açık gerçekler.

İslamofobiyi dert eden yok. Bence haklı ve olması gereken bir şey. Başka türlü uygarlığı korumak mümkün görünmüyor.

Her zaman bekliyorum, saygılarımla.