9 Ağustos 2016 Salı

Terliksi Demokrasi


Başlık orijinal olmayabilir, bilemiyorum. Bir başkası bu başlığı ve benzetmeyi kullanmış da olabilir; emin değilim.

Ama aklıma İsrafil Kumbasar’ın  sanırım bugünkü yazısını okuyunca geldi. “Debil” denen ortalama zekâlardan bahsediyordu  yazısında.

O zaman aklıma Irak’a Amerikan askerleri girdiğinde, devrilen Saddam heykeline halkın yaptıkları geldi. Birileri ayaklarından çıkardıkları terlikleri heykelin kafasına vuruyorlardı. Eh dünyanın en demokratik ülkesinin askerleri, çantalarında demokrasiyi de getirmişlerdi işte.

Oysa belki altı ay önce o halk Saddam için sloganlar atıyordu. Saddam döneminde Irak halkının giyimi kuşamı yerinde görünüyordu. Herkes işinde gücündeydi. Bir  ev aldığınız ya da sattığınız zaman tapuda  bir memur bulabiliyordunuz belki.

Ama işte Saddam düşmüş, kel görünmüştü. Irak halkı aslında terlikli ve pespaye bir insan topluluğundan ibaretti.

Askerler Saddam heykelini devirirken Irak halkı -ki aslında Türkmenler dışında kendisinden uygar bir toplulukmuş gibi bahsedilebilecek bir Irak halkı da yoktu ya-  özgürlük şiirleri okumadı, meydanlarda çalgılı kutlamalar falan yapılmadı. Irak orkestraları zafer konserleri düzenlemedi. Ünlü sanatçılar o gün için besteler yapmadı. Irak’ın diktatörlükten kurtuluşu, diktatörlük zamanındaki düzenle kutlanmadı.

Egemenlik Saddam’dan halka geçmişti ama halk bunun farkında değildi. Egemenliğin ne olduğu ya da nasıl kullanılması gerektiği konusunda Irak halkının en ufak bir fikri bile yoktu.

Partileşerek yeni yönetim seçenekleri oluşturulmadı Irak’ta. İnsanlar derhal aşiretlerine ve mezheplerine göre ayrıştı. Diktatörlüğün bir arada yaşamalarını sağladığı halk, bir anda etnik ve mezhepsel topaklara döndü.   Irak halkı denen kitle, özgürlüğü, Saddam’ın heykelini, terliğiyle döverek kutladı.
Peki ama Irak’tan bize ne? Sonuçta bu onların ilkelliği olarak görülemez mi?
Yoksa iş daha mı vahim ve derindir? Korkarım ki öyledir.

Çünkü Türkiye İran bile değil ama hızla Irak olma yolundadır. Türkiye’de halkın zaten iyi kötü kullandığı egemenlik Irak benzeri bir BAASgil parti-devletine devredilmek üzeredir.

Ulus bir yandan “etnik halklara” diğer yandan dinsel  inanç kabilelerine bölünmekte ve sonra bunların hepsinden bir parti devletine kayıtsız şartsız itaat beklenmektedir.

Türkiye’de muktedirlerin, ulus ve laiklik allerjisi, toplumu Irak’taki gibi parçalanmaya götürüyor ve buna kimse aldırmıyor. Siyaset, dünyanın her yerinde ilkesiz ve menfaatperesttir. Ama dünyanın uygar uluslarında gerçek sivil irade, vekillere sınır çizmede daima etkilidir.

Mantıklı sorular soramayan, içinde yaşadığı çelişkilerden ve problemlerden acı duyan ama  bunları ortadan kaldırmakta aciz kalmayı seçen, tepkiselliğe tapan, duygusallıkla bölünmeye iman etmiş bir kitle, Türkiye’de gerçek demokrasinin yerleştiğine inanıyor.

Saddam heykeline inen terliklerin ayak kokusu dört bir yanı sarıyor.

Bilinçsizlikle sarhoş olup da alkolü toptan yasaklamak için sabırsızlanan kitlenin terliksi demokrasisi, insan beyinlerine resmen hükmedeceği günü bekliyor.


2 yorum:

Orhun dedi ki...

Irak-İran benzetmesi dosdoğru ve tam yerine oturmuş ama "biz"i anlatan alttaki satırlar:

"Mantıklı sorular soramayan, içinde yaşadığı çelişkilerden ve problemlerden acı duyan ama bunları ortadan kaldırmakta aciz kalmayı seçen, tepkiselliğe tapan, duygusallıkla bölünmeye iman etmiş bir kitle, Türkiye’de gerçek demokrasinin yerleştiğine inanıyor."

Kısacası halkı ne ise, ülkesi de, "demokrasi"si de o oluyor.
Demokrasi parodisinde bir perde daha kapanıyor. On yıllardır devam eden bu kalitesiz tiyatroyu seyretmek daha yorucu ve anlamsız hal alıyor.

Yaşayıp göreceğiz.
Saygılar, selamlar...

Afşar Çelik dedi ki...

Sadece bunun gibi yorumları okuyup aydınlanmak için bile blog yazılır.

Çok teşekkür ediyorum Orhun Bey. Aydınlattınız, moral verdiniz. Her zaman bekliyorum.

Saygılar.