Hayat eskiyor mu bilemiyorum…
Nasıl sorular sormak lâzım
hayata? Çünkü sanırım sadece almak istediğimiz cevapları düşünürken soruyoruz…
Onun tükenecek, yıpranacak bir
şey olması gerektiği inancıyla büyütülüyoruz. Sonra kaybetmeyi kaderleştiriyoruz.
Bu gerçekten böyle mi bilmiyorum?
Elbette değil.
Bir kişisel gelişimi kitabını
küçük görmek çok kolay. Bir kitabın
kitapçı rafına girebilmesi için yazarından başlayan serüveni hakkında en ufak
bir fikrimiz olsaydı eğer…
Sanırım artık Amerikan filmlerini
bile merak etmiyoruz. Bütün merakımız, ellerinde tabancalar, balgamlı
Türkçeleriyle etrafa korku salan, kirli sakallı heriflerin dünyasında
yaşadığımızı kendimize hatırlatan filmler…
Bir filmden ne beklersiniz bilmem
ama ben genelde ümit beklerim. Çünkü
hayat gerçekten ümitli bir şey. Hayat ümitli bir şey olmasaydı doğmazdık. Hayat
ümitli bir şey olmasaydı, sevmezdik. Hayat ümitli bir şey olmasaydı…
Ümit ne mi?
Ümit güzel bir aşk filmi
seyrettikten sonra ve belki de “Karate Kid’den” sonra yarın için daha güzle
şeyler olacağını gönülden hissetmek demek…
Ümit, iyi bir şiir okuyup gün
batışındaki o altın rengi konforu hissetmek demek.
Ümit, güzel bir film seyredip
müziklerini bulup defalarca dinleyebilmek demek…
Hope Springs'in enfes şarkılarından biri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder