11 Nisan 2013 Perşembe

Matematik Ve Ölümsüzlük


Az önce bir çocuk programında çıkarma işleminin öğretildiği bir bölüme takıldı gözüm.

Ekranda  altı tane bilyeden çeşitli sayılarda bilye eksiltiyor ve  kalanı  sayıyorlardı.

“Her şey görecedir!” lâfının ne kadar saçma olduğunu düşündüm o an. Ekranda   adına altı dediğimiz çokluk, dünyanın her yerinde aynıydı oysa. Japonlar bizim “altı” dediğimize kendi dillerinde “yedi” demiyordu meselâ.

O halde çoklukların hep aynı şekilde adlandırılması boşuna değil.

Bu neden önemli?

Altıdan üç çıktığında üç kalması, altı bilyeden üç bilye eksiltildiğinde, geride hep aynı sayıda bilyenin kaldığının “mutlak” olarak bilinmesinden kaynaklanıyor. Nitekim geride hep aynı sayıda bilye kalıyor.

İnsanların “saymaları” bana öyle geliyor ki hayatın o kadar da geçici bir şey olmadığına dair bir kanıt bulmak ihtiyacından kaynaklanıyor. Belki buna “ölümsüzlük arayışı” da diyebiliriz.

Neden böyle? Çünkü sayıların ve bilhassa “sıfırın” farkına varmak, dünyada insan bilincinin ölümsüzlüğe dair  bir kanıt bulması aslında.

Sonra ne oluyor? Sonrasında insan bir bakıyor ki saymanın dilini geliştirerek çokluklar arasında bazı ilişkileri ifade edebiliyor. Bunlara “işlem”, “bağıntı”, “fonksiyon” gibi adlar veriyor. Ve bütün bunların temeli asla değişmeyecek  sayma sembollerine dayanıyor.

Sonrasında “Neden olmasın?” diyerek bu mantığa aykırı gibi görünen ilişkileri hayal ediyor veya seziyor  (karmaşık sayılar) ama bunu yaparken “önermelerinin” tutarlılığının yani akıl dışılığın  kavranabilmesi için onun kavram dünyası ile ilişkisi sağlayacak  öncülleri ortaya koyuyor. Bu aslında bilinenin yanlışlığını ispatlamaktan ziyade “henüz bilinmeyen” bir dünyayı saymak eylemine dayanarak anlamaya çalışmak gayretinden başka bir şey değil.

Nereden biliyoruz? Çünkü insan belirsizlik karşısında teslim olmamış onu mutlaklığı belli olan çoklukların ilişkisi şeklinde anlaşılır hale getirmeye çalışmış.

Böylece varoluşun her noktasının mutlaklığını içinde göreceliğin karamsar belirsizliğine yer vermeyen  matematik diliyle ifade etmiş.

İki kere ikinin beş ettiği bir dünya  var olabilir mi? Elbette… Ama sadece onu  tanımlayabilirseniz… O bile  “iki” “kere” ve “beş” kavramlarına bağlı kalınan bir dünya olacaktır.

Belki matematik böyle öğretilse çok daha ilginç olurdu…

Haruki Murakami'ye en derin saygılarımla:


Hiç yorum yok: