24 Kasım 2009 Salı

Kıbrıs Sorununda “Sorun” Biz miyiz?


Kıbrıs ile ilgili son dönemin yerleşik kanaati, Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgalci olduğu ve “çözümü” engellediği.

Bu kanaat artık Kıbrıs’ta da bilhassa gençler arasında dile getiriliyor.
Meselenin tarihçesine dalıp da ukalâlık etmeyeceğim ama…

Şunu sormadan edemeyeceğim: Türkiye’nin, üzerinde Türk’lerin yaşadığı memleketlerle ilgilenmesinin neresi yanlıştır?

Kendi soydaşlarıyla ilgili böyle bir ilgiyi göstermeyen dünya üzerinde herhangi bir millet var mıdır?

Şüphesiz ideali, dünyada ilişkilerin tam bir serbestliğe ve mübadeleye dayalı yürütülmesidir.
Maalesef gerek devlet kurumunun bozulmaya yakın tabiatı gerekse milletlerin birbirlerine karşı güvensizlikleri bu derece “açık” bir dünyalılaşmayı engellemektedir ve engelleyecektir de…
Konuyu dağıtmadan Kıbrıs’a dönersek…


Dolayısıyla dünyanın diğer milletleri kendi soydaşlarını her nerede olursa olsun nasıl kolluyor ise Türk Milleti de Kıbrıslı soydaşlarını daima kollayacaktır.
Beni asıl düşündüren iki nokta şunlardır:
Kıbrıs Türk’leri Türkiye ile ilişkileri koparttıklarında gerçekten hür ve müreffeh olacaklar mıdır?

İkincisi Yunanistan Kıbrıs’ı bir Yunan adası haline getirmekten vazgeçecek midir?
Birinci soruya cevap verebilmem zor ama ikincisinin cevabını biliyorum: Hayır!
Yunanistan sun’i bir kıta sahanlığı iddiasıyla zaten Türkiye’yi Akdeniz’de hapsetmek istemektedir ve bunu da asla inkâr etmemektedir.

Yunan sahil güvenlik botları balıkçı teknelerimizi sürekli taciz etmektedir. Bize Doğu Akdeniz’de balık avlamayı dahi çok gören can ciğer kuzu sarmamız, çok sevgili “komşumuz” yıllardır Rum kesimini silâhlandırmakta ama nedense anavatana söven çok yurtsever Kıbrıslı bazı kardeşlerimiz ve Türkiyeli sağcı solcu enternasyonalistlerimiz buna gıklarını bile çıkarmamaktadırlar.
Rum kesimi o silâhları nasıl ve niçin temin etmektedir?

Kaldı ki Kıbrıs’ın taksim edilmesi kanaati Rum kesimindeki gençler arasında yayılmakta. Türk adıyla aynı çatı altında yaşamak istemeyen akıllara seza Annan Planı’nı bile kahir ekseriyetle reddeden bir EOKA bakiyesiyle Kıbrıs Türk’ünü adada savunmasız karşı karşıya bırakmak, kardeşliğe sığar mı?

Bunu bir yana bıraksak dahi.. Kıbrıslı kardeşlerimiz kusura bakmasınlar ama Türkiye’nin Akdeniz’deki emniyeti açısından Kıbrıs son müdafaa hattıdır. Ve hiçbir millet kendi varlığına yönelik tehditleri “hümanizm” gerekçesiyle görmezden gelemez.
Dolayısıyla Rum kesiminin silâhlanmasına, Yunanistan’ın hiç yalanlamadığı ve vaz da geçmediği “Megalo idea”nın kabak gibi ortada durmasına itiraz etmeyip de sorun sanki Türk varlığından kaynaklanıyormuş, sorunu çözmek de bizim mesuliyetimizmiş gibi davranmak kimse kusura bakmasın ama aptallık değilse ikiyüzlülüktür.

Uluslararası ilişkiler maalesef âdil davranış normlarına göre şekillenmemektedir. Bu durumda kendi kaderimizi, hayalî bir adalet makamına bırakır gibi öbür milletlerin keyfî tutumlarına emanet edemeyiz. Kıbrıs’ta çözüm dendiğinde içinde Türk adının geçmediği ve Türk’ün kesin ve mutlak şekilde belirleyici olmadığı hiçbir sonuç geçerli sayılamaz.




Hiç yorum yok: