Hayali bir millet için uğraşıp duruyoruz.
Bugün “Evrim Ağacı” videolarından birinin seyrediyordum.
Yapay zekânın sanalağ
üreticilerini nasıl yere serdiğini, “algoritma” Tanrısının eğilimleri nasıl
belirlediği, içeriklerin nasıl önemsizleştirildiğini anlatıyordu, Çağrı Mert
BAKIRCI.
Algoritma sadece bir sanalağ
tarlasında ya da arsasında geçirilen zamanı ölçüyor. O tarlada ne
yetiştirildiğiyle falan hiç ilgilenmiyor.
Kısacası algoritma zaten sayısal
olan bir ortamı iyice sayısal hale getirdi. Bu ikinci diferansiyel gibi bir şey
mi acaba?
Peki ben bunları niçin yazıyorum?
Aslında algoritma manyaklığı
toplumdaki yapaylığı, toplumdaki sahteliği ortaya çıkardı. Neden?
Çünkü yücelttiğimiz, idealize
ettiğimiz insan yığınlarının gerçek eğilimleri yapay zeka ile iyot gibi açığa
çıktı.
“Fenomen” denen insanlar tek
satır yazı yazmadan, tek bir şiir okumadan, tek bir resim yapmadan, kitlenin
içgüdülerini dürtüyor.
Böyle bir toplumda bir şeyler
yazmak, çizmek, üretmek anomalinin, “sapkınlığın” ta kendisidir. Mevcut
kitlenin yarattığı sözsüz, ifadesiz, içgüdü, tepki ortamında hâlâ ünlü bir
yazar, ressam, kompozitör vs olmak dünyanın en aptalca beklentisidir.
Yeri geldi diye söylüyorum. Artık
arkaik kalan o yaratmak zamanlarının son kahramanlarından Nihat Genç yozlaşmış,
bozulmuş, çarpılmış şöhret makinesinin dişlileri arasında sıkıştı, ömrünün son
yıllarında. Bu kitlenin gerçek tarlasına biz hâlâ hayalimizdeki milletimizin
hayali tohumlarını ekmeye , hayali ekinlerini biçmeye çalışıyoruz. Algortimanın
sömürülen seçiciliği, seçilmenin gerçek
ölçülerini zehirli buharıyla öldürüyor.
Görsel bağlantısı: https://ereneth.medium.com/algori%CC%87tmalar-e6b5990ca7f3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder