25 Şubat 2021 Perşembe

Türkler Neyi Nasıl Anlasın?

 


Sosyal Bilimlerde Türkçe Bir Bilgibilimi / Epistemoloji Oluşturmak Yaklaşımı

 


Türkçe bilgibilimi dediğimizde yalnızca terim bilgisi/terminolojisi Türkçeleştirilmiş, Türkçeye çevrilmiş bir bilgi disiplininden bahsetmiyoruz. Elbette bu, bilim camiamız için öncelikli bir ihtiyaç.

 

Burada kast ettiğimiz şeyse sosyal bilimlerde sahip olmamız gereken bakış açısı.

 

Özellikle sosyal bilimlerde, akademiye egemen olan  enternasyonalist sol bilgi diktası ve bunun yanı sıra ona bir şekilde siyasi iktidar eliyle eklemlendirilmiş enternasyonalist/ şeriatçı kadroların bakış açıları, tam anlamıyla “sömürge aydını” bakış açısıdır.

 

 O halde bu terimi açıklamalıyız. Kime “sömürge aydını” denir? Sömürge aydını  eski veya mevcut bağlı/ sömürge ülkelerinde, sömürgecinin doğrudan eğitimiyle yetiştirilen aydını  ifade ettiği kadar asıl, geniş anlamıyla “kendi ülkesinin ve ulusunun üstünlüğüne inanmaksızın” kendisinden üstün saydığı  bir makamının, partinin,  cemaatin  yada ulusun bakış açısını benimsemiş, yabancılaşmış okur yazar anlamına gelir.

 

Peki ama bu insan tipinin bizce ne önemi vardır? Bizce önemi şudur: Sömürge aydınının egemen olduğu yerde  ulusun yöneticilerinin hedefi, ulusun bağımsızlığını korumak değildir. Peki ama ulusun bağımsızlığı ne demektir?

 

“Ulusun bağımsızlığı” demek, ulusun, kendi hayatını ve kaderini yalnız ve ancak kendi iradesinin koruyacağına duyduğu sarsılmaz inanç ve güvendir. Bir kere bu inanç ve güven sarsılırsa devlet yönetiminin bütün biçimi derhal değişir.   Yanılmıyorsam Kıbrısla ilgili olarak zamanın cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yapılması gerekeni soranlara “ Amerikalılara sorarız, en doğrusunu onlar bilir..” dediği gazetelere yansımıştı. Görüldüğü gibi neye nasıl baktığınız, doğrudan doğruya ve anında  ulusunuzun yaşayışını değiştirebilir. Kendisini Türk hissetmeyen, bunu da  açık açık söyleyen herhangi bir yetkilinin Kıbrıs gibi bir  emanetin korunmasını, yabancı güçlerin aklına havale etmesi, bağımsızlığın yitirilmesidir.

 

Demek ki sosyal bilimlerde sömürge aydını olup olmamak, siyasi  geleceğimizi, kaderimizi kimin nasıl tasarruf ettiğiyle doğrudan ilgili.

 

Bu konuda ABD ve İngiltere “düşünce kuruluşlarının milliliği” açısından çok çarpıcı örnekler.

Onlarda “think tankler” ulusal menfaatler açısından bilgi üretiyor. Herhangi bir batılı için örneğin Türk, ancak kendi tarihinde, kendi ulusuyla ilişkisi ölçüsünde önem taşıyan, hali hazırda da kendi ulusunun çıkarlarına hizmet edeceği ölçüde önem taşıyan bir doğu toplumundan başka bir şey değil.

 

Bizde ise üniversiteler, enstitüler vs Türk tarihini yalanlamak, Türklük gururunu alçaltmak, Türk tarih bakışını çarpıtmak, Türk çocuklarına bir aşağılık duygusu aşılamak için çalışıyorlar. Bunu da sözüm ona objektif olan batılı bilgi üreticilerinin normlarına göre yapıyorlar. Kabalık etmek istemem ama sahiplerinin sesini dinliyorlar. Çünkü kendi başına yaşayabilecek Türk bireyleri olmayı havsalaları almıyor.

 

“Bir başkası gibi düşünmek” ancak kendimizden zayıflara şefkat ve merhamet gösterirken anlamlıdır. Varlığımızı kendilerine rakip veya düşman görenlerle duygudaşlık geliştiremeyiz, geliştirmemeliyiz.

 

Bu yüzdendir ki neyin sorun olup neyin olmadığını, hangi sorunun nasıl çözüleceğini  düşünebilmemiz ancak dünyayı kendi gözlerimizle görüp sorunları  kendi aklımızla çözmemizle mümkün. Ancak o zaman  Türkçe-Türkçü bir bilgibilimi/epistemoloji geliştirmiş oluruz. Ancak o zaman gerçekten bağımsız oluruz.

 

 

 

 

Hiç yorum yok: