27 Ocak 2021 Çarşamba

Görevimiz Mutluluk

 





Mutluluk bir görev.

 

Mutluluk, sevdiklerimizle beraber olabilmekten sevinç duymak. Bunun dışında bir mutluluk yok.

 

Mutluluğun bir görev olması özgürlükle bağdaşmıyor mu?  Eğer aklımıza böyle bir soru geliyorsa o vakit kendimize şunu sormalıyız: Özgürlük hiçbir şey yapmak zorunda olmamak mıdır?

 

Buradaki gözden kaçırılan şey şu: Özgürlük “Başka birinin bizi bir şey yapmaya zorlamasından uzak kalabilmek.” Fakat bu hale gene de bizi “yapmamız gerekenlerden”  masun kılmıyor.

 

Am yazı burada kupkuru bir felsefe çölüne doğru ukalâca ilerliyor, değil mi? Şunu en başta belirtmeliyim ki  okurların çoğuna kuru bir ukalalık gibi gelebilecek satırlar aslında kendi kendime konuşmalarımdan, kişisel bir disiplin arayışından ve derli toplu düşünmek çabasından ibaret.

 

Bu yüzden mutluluğun bir görev olduğunu söylediğimde, hak etmediğimiz ve belki asla hak edemeyeceğimizi iyiliklere ve güzelliklere olan borcumuz*dan bahsediyorum. Kendimize sürekli şunu sormalıyız: “Sahip olduklarımızın ne kadarını hak ediyoruz?” Kazandığımız okulları, eğitimimizi, mesleğimizi çabalarımızla kazanıyor olabiliriz. Peki ya bizi seven ailemizi? Eşlerimizi hak ediyor muyuz meselâ?

 

Aklıma Stoacıların  elimizde olanlar ve olmayanlar  ayrımı geliyor. Elimizde olmayan şeyleri değiştiremediğimizi için üzülmemek ve henüz elimizden çıkmamış şeyler için sevinç duymak “yapılması gerekenler”. Peki ama neden? Çok basit bir sebepten: Mutlu olmak için.

 

Neden blog yazıyorum?

 

Herhalde ne kadar akıllı olduğumu okurlara göstermek için.

 

Ama daha kişisel  bir sebeple düşünceleri derlemek toplamak, onları kendime ifade etmek ve düşünürken zaman zaman beni kaygıya sürükleyen duyguların akıntısını dizginleyebilmek için.

 

İşe yarıyor mu?

Biraz…

Hiç yorum yok: