28 Mayıs 2019 Salı

Solun Çatısı Nerede Kuruldu?



Gezi olaylarından hemen önce bebek katili, terörist başı, PKK  sözcüsü sözde siyasetçilere “solu toplayacak bir çatı partisi” kurmalarını söyledi. HDP böyle doğdu. Akıllara durgunluk veren bir hümanizm ve halkla ilişkiler cambazlığı ile HDP, solcuları gerçekten kendine bağladı.
Öyle ki Kürtçü  sloganların atıldığı, PKK sempatizanlığının yapıldığı Gar Eylemi’ndeki katliam dahi bu iş için kullanıldı.

Buradaki temel sorun şuydu: Türk solu,  kültürü, sınıfın bir üst yapısı olarak gördüğü için milliyetçiliği aşağılıyor, Türk milliyetçiliğini doğrudan faşizm ve ırkçılık olarak niteliyordu.
İşin garip tarafı çatısının altına sığındıkları HDP, PKK’nın temsil ettiği Kürt etnik ırkçılığının sözcüsünden başka bir şey değildi.
Kürtçülük, doğası gereği ırkçıdır, çünkü zaten kendisini başka türlü ifade edebilmesi de imkânsızdır. Çünkü Kürtçülük salt bir kimlik işidir  ve Kürt kimliğini kan bağından başka bir şeyle ortaya koymak da mümkün değildir.

Yani Türk solu Türk ismini ve Türkçülüğü,  ideolojisi gereği tu kaka ederken Türk kimliğinden çok daha iptidai şartlarda belirlen etnik bir kimliği baş tacı ediyor, kendisini bu iptidai kimlik hırçınlığının aracı ve aracısı haline getiriyordu.
Bu yüzden de mesela “İşgalci TC Kürdistan’dan defol!”  gibi pankartlar Türk solunu hiç ilgilendirmiyordu.

Tarihi, Marx’ın hurafeleriyle ve Stalin’in pratiğiyle anlamağa çalıştığı için olsa gerektir ki Türk solu, Türk adına, Türk tarihine, Türk egemenliğine bir anlam  veremiyordu, hâlâ bir anlam veremiyor.  Buna karşılık Kürt etnik yapısına, Türk adına lâyık görmediği şerefi ve egemenliği bağışlamakta sakınca görmüyordu.

Türk solu, kimin, hangi  ülkenin “hak mücadelesini”, kimin için vermesi gerektiğine dair hiçbir fikre sahip değildi, hâlâ değil.
Türk solcusu, Selçuk Kozağaçlı’nın bir tartışma programında  “Sosyalizm şiddeti, bir politika yapma biçimi olarak benimser.”  sözünü benimseyerek, büyük ölçüde Stalinist pratiğin “şiddet temelli siyasetini” eski romantizmine hâlâ sarılıyor herhalde. Bu romantizmi kahramanı olarak da anlaşılan o ki bebek katili bir vatan hainini kabul ediyor.

Ulusalcı sol gerçekten ne kadar “ulusal” bilemiyorum. Çünkü ulusalcılar da işin temeline Türk varoluşunu koymak yerine “antiemperyalizm” kabulünü koyuyor. Bu durumda zımnen: “Bizim hareketimizin amacı Türk’ün özgürlüğü ve refahı değildir…” demiş oluyorlar.

Sol HDPyi bir “çatı” sandı. Oysa Türk solu,  Kürtçü katillerin çattığı çatının altına sığınmış kırlangıçlardan ibaret. Kürtçülük  onları istediği zaman sığıntı kaldıkları o kirişlerin arasından kovabilir ve kovacaktır da..



Hiç yorum yok: