6 Kasım 2017 Pazartesi

İyi Market İyi Yoğurt İyi Parti Ve Bize Neler Oluyor?


Bir Akşener yazısı yazmak farz oldu.

Blogun okunurluğu zaten yerlerde olduğu için popüler bir şeyler yazsam da zaten kimseyi ırgalamayacak.

Malum bu günlerde moda bu. Akşener’i ne kadar karalarsanız, o kadar iyi ülkücü, antiemperyalist, ulusalcı falan oluyorsunuz.

Partiye ucuzcu perakendeci markası gibi isim koyarak hangi  siyaset müşterisini nasıl cezbetmek istediklerini şahsen anlayamadım. Ucuzluk sembolizmi kaldırmaz. Dolayısıyla “İYİ/ Kayı tamgası”   benzerliği çok da ikna edici değil.


Meral Akşener, tanıyabildiğim kadarıyla bir şekilde ülkücülükle MHP tabanıyla ilgisi olan bir muhafazakâr politikacı.

Kariyerinden dolayı lâikliğe sıcak bakan bir insan.

“Türk” demekten daha önce pek imtina etmeyip de bir kitle partisi kurunca  “ İpleri fazla germeyelim…”  gibisinden Türklüğü silik telâffuz eden bir  politikacı.

Bana soracak olursanız benim İyi Parti ile ilgili tek geçerli referansım Ümit Özdağ. Eğer Türklük şuurundan emin olduğum  bir siyasetçi İyi Parti’de yer alıyorsa mutlaka  partinin tonunu etkileyecektir. Şahsen MHP  kökenli   Akşenercilere sıcak baktığımı söyleyemeyeceğim. Çünkü bana göre MHP, Türklüğü’nü yitirmiş, hayata ve dünyaya Türk gözüyle bakmaktan aciz ve bihaber, yabancılaşmış, eyyamcı bir ümmetçi/ şeriatçı  partidir.

Akşener’den hele ki Türkçü   ve dirayetli bir lâik  bir politika ummak bence safdillik olur.

Akşener sanırım AKP’nin bir kısım tabanını ve kayıp DYP tabanını hedefleyerek siyasete girdi. Hesapları doğru mudur? Peşinciler için en baştan yanlıştır.
Şahsen ben Akşener’in yüzde kaç oy alacağıyla ilgilenmiyorum. Kimse kızmasın ama daha en baştan yüzdde kaç oy alacağına bakarak bir partiyi destekleyip desteklememeğ karar vermek bana biraz köpeklik gibi geliyor. Kaldı ki köpekler inanılmaz sadık ve vefalı canlılardır.

Osman Pamukoğlu bir seçim gezisinde halka oy verip vermeyeceklerini sorduğunda “Güçlü olursanız veririz!” cevabını alınca “Oy verirseniz güçlü oluruz!” diyerek cevabı cevaplamış.

Türkiye’de seçmen denen kitlenin taptığı tek bir ilah vardır o da maalesef Allah falan değildir. O ilah, “menfaattir”.

Dolayısıyla hele ki Allah’ı ancak menfaati ölçüsünce hatırlayan  merkez sağ seçmenden Türk duyarlılığı falan beklemek da safdilliktir. Gene de Ümit Hoca gibi insanlar, uygarlığın, refahın ve bağımsızlığın ancak Türk kalmakla sağlanabileceğini seçmen denen  omurgasızlar yığınına gösterecektir.

Hal böyleyken…

Sağ seçmen  büyük ölçüde omurgasız, omurgalı olan sol seçmen de Kürtçülüğü sırtlanmaktan eğri omurgalı iken…

Ve dahi “ E kime verelim?” ciler için ciddi bir seçenek olarak ortaya çıkmışken İyi Parti’ye canhıraş ve vatanperverane  bir şekilde hakaretler edip iftiralar atmanın benim kitabımda yeri yok.

Madem öğrenilmiş çaresizlik içindesiniz o zaman  çaresizliğinize karşı bir seçenek sunuluyor işte!  “Armudun sapı üzümün çöpü…” demek lüksünüz yok! Türkiye açıkça etnik ver inançsal olarak bölünüyor!

Şu aşamada, terörü hortlatan partiden hesap sormak varken aynı partiyi şimdi terörle mücadelede desteklediğini söyleyen, Türk’ü ancak Kur’an’da, hadiste bulabilirse seven siyasal milliyetçiliğin, fırsatçı eyyamcılığından kurtulmak için de  ciddi bir fırsatımız var.

Yıllardır Türkçülerin  kanını  öğrenilmiş çaresizlik sömürüsüyle  emen taşralı dindarların ümmetçiliğinden Türklük  süzebilmek için uğraşıp da şimdi daha kurulalı bir hafta olmuş bir partiyi en baştan karalamak, ona hakaretler yağdırmak   bana pek de dürüst bir iş gibi gelmiyor.

MHP’nin düzelmesini bekleyerek kaybedecek vaktimiz artık kalmamıştır.

Yoğurttur, ısıl işlem görmüş  sucuktur, süttür vs falan da  İyİ Parti de en az MHP kadar  bir Türk partisidir. Bana kalırsa etnikçilerin ve şeriatçıların işine yarayacak dedikoduculuktan hizipçilikten vazgeçelim. “Yiyici” abilere karşı  şu “iyici” abiler ne yapacak bir görelim, olmaz mı?







2 yorum:

veli dedi ki...

2016 yılının Kasım ayında Ümit Hoca MHP genel başkanlığına adaylığını açıkladıktan kısa bir süre sonra Denizliye geldi. İkbal Vurucu dostum sayesinde çekirdek ekibinden dostlar edindim. İYİ Parti kurucular kurulu üyesi dostum Yıldırım Görgen de bu dostlardan biri. Aralık ayında beni aradı. Tahminin biraz ötesinde biliyorum ki İkbal Hoca ile benimle ilgili sohbet ettikten sonra bu görüşme gerçekleşti. Ve bana Ümit Hocaya destek verip vermeyeceğimi sordu. Delege hatta parti üyeliğim olmadığını bildiği halde. Alacağı cevaptan emindi de. Alacağı cevaptan emindi zira 2006 sürecindeki tavrım biliniyordu.
Daha sonraki süreçte -pek bilinmeyen bir şey Yeni Parti çalışması için Hoca Akşenerden hemen önce başladığı halde- Türkiyenin Sosyolojik seçmen davranışı da değerlendirilerek birlikte hareket etme kararı alındı.
Yani bu kadar ettiğim laf kalabalığının özü Abi; hetorojen yapıda olan Türk seçmen kitlesinin karşısına Homojen bir Türkçü yapı ile çıkmak tek başına yeterli değil, maalesef. O nedenle öncelikle alışılagelmiş şekilde seçmenin karşısına çıkma tercih edildi.
Fakat bu alışılagelmiş politikaların içine <"Cumhuriyetin Kurucu Değerlerine dönüş"> ve <"Vatanperverlik"> ilave edilerek bu yola çıkıldı. Bu alışılagelmişliğin içinde dikkat edilmesi gereken en önemli argüman 'dir bence.
Umarım Türkiye daha İYİ olacak.

Afşar Çelik dedi ki...

Gele gele geldik Avşar Obası...

Hoş gelmişsin Veli Baba!

Bahsettiğin ikilem, milliyetçiliğin en büyük sorunudur. Bu sorunun en can alıcı ve yanıltıcı yönü de siyasetle toplumu değiştirebileceğimizi sanarak değiştirmek istediğimiz yüzeyselliğin bir parçası olmaktır. Oysa toplumsal değişimleri gerçekleştirmek için gayret ve sabır gerekir.

Muhafazakârlık değişimi alabildiğine yavaşlatarak ve yüzeysellikten beslenerek halkı sömürür.

Temel soru: Türkçüler muhafazakârlığın kısa vadeli siyasetine mi yamanacaktır? Yoksa uzun vadeli bir değişim için sabırlı mı davranacaktır?

Yaşa, var ol!