4 Haziran 2016 Cumartesi

Kürtlerin Cehennem Özleminin Adı: “Kürdistan”


Hayallerine sınır tanımayan bebek katillerinin haritası

Türkiye’de dinci çılgınlık ve cehaletin, her şeyi yerle bir etmesine  izin verilir de bir Kürdistan kurulacak olur ise neler olur?

Amaç basittir. Ortadoğu’da Suudi krallığı kadar pahalıya patlamayan bir petrol sömürgesi kurulmak istenmektedir. Kürtlere koklatılan bağımsızlık ve özürlük masallarının hiçbir önemi ve anlamı yoktur.

Hiç kimse Kuzey Irak’taki Kürt yığışmasının  neye benzediğini tartışmıyor. Oysa  Amerikan güdümündeki bu sömürgecikte bile içten içe bir kaynama var.

Öncelikle şu bilinmeli. Irak Kürtleri Barzan aşiretinden ibaret değil. Çok yakın zamana kadar Talabani’nin devlet başkanı olmak tavizi  verilmeseydi, Irak Kürtlerinin iki büyük aşireti arasında korkunç bir kıyım büyüyebilirdi. Buna karşılık Barzan aşireti tarafından baskılanan, devlet yönetiminde asla söz sahbi olamayacak Kürt  aşiretlerinin ne fırsatlar kolladığını da bilemiyoruz.

Ortadoğu Kürtleştiriliyor. Kürdistan pahasına bölgede Türk, Arap ve Fars kimliklerinin sınırlanmasına veya silinmesine çalışılıyor.

Peki ama Kürtler uysal ve kanaatkâr petrol bekçileri olacaklar mı?

Şahsen hiç sanmıyorum. Bu, sömürgeciliğe isyan edecekleri anlamına gelmiyor elbette. Kürtlerin, menfaat  güdülü toplumsal yaşayışlarında, kendilerine menfaat sağlayan herhangi bir güçlü devlete taabi olmak dışında bir düzen telâkkileri yok. Türk topraklarından geçerlerken bağımsızlık aşığı Kürtlerin, “Serok Obama !” diye bağırmaları bunun en belirgin deliliydi.

Kürdistan sanılan coğrafyada, Kürtlerin yerel ulusal kültürlerle etkileşimleri ve toplumsal yerleri, çok farklı. Irak’ta ancak amelelik yapmalarına izin verilmiş, Suriye’de pasaport dahi alamamış Kürtler,  Türk devletinde, toplumsal hayatın içinde kabullenilmişlerdir. Dolayısıyla muhtemel bir Kürdistan durumunda, daha en başta toplumsal düzenin belirlenmesi konusunda  “Kürdistan’ın  hangi parçasının” belirleyici olacağı sorunu ortaya çıkacaktır. Kuvvetle muhtemeldir ki Kürtler nüfus yoğunluklarına göre kendi bölgelerinde egemenlik iddiasında bulunacaklardır. Çünkü kürt toplumsal yapısı herhangi bir “Büyük Kürdistan’a”  liderlik edecek kapasitede herhangi bir  insana sahip değildir. Bu aşamada Apo denen bebek katilinden  medet umanlar için  onun kafasındaki Stalinist ve seküler  sosyalist Kürdistan’da yaşamaya kaç aşiretin rıza göstereceği meçhuldür.

Şu unutulmamalıdır ki , doğu ve güneydoğunun Türkiye’de ayrılması halinde bu güne kadar bölgeye para akışını sağlayan bütün devlet  teşebbüsleri bir anda yok olacaktır. Muhtemelen Kürdistan coşkusu içindeki ahali ilk gülerde üstünde Türk Bayrağı gördükleri her yeri tahrip edecektir.

Bölgede asfalt dahi dökülemeyecek ve aşiretler kendi aralarında bu güne kadar gizledikleri bütün  kan davalarını ve nefreti ortaya dökeceklerdir. Şu bilinmelidir ki Kürdistan hayali hiçbir Kürt aşireti için bağlayıcı bir “ideal” falan değildir. Bunun en basit göstergesi “Kürt belediyesi” sayılan belediyelerle menfaat çatışması yaşayan aşiretlerdir.

Bir de bu denkleme Suud ailesine debdebeli bir hayat sürme imkânı sağlayan petrol üzerinde söz sahibi olmak konusunu getirdiğinizde, ortada ne demokrasi ne tahammül ne de vatanseverlik kalacaktır. Suudi bayağılığının dünyada yaşayabilmesi, bir avuç aile ferdinin bu serveti sımsıkı tutmasından ve batı bankerlerinin bu görgüsüz mudilerine dağladığı itibardandır.

Herhangi bir Kürt devletinin, Suud refahına ulaşması da mümkün olamayacaktır.

Kürt toplumsal yapısı, ulusal bir devletin tesis edeceği medeni kurumları kurabilmekten çok uzak. Ulus olmayı, birbirlerini kendiliğinden ve doğal olarak  tanımaktan ibaret sanan ulusaltı  toplumların, sözde bir bürokrasi kurabilmeleri elbette mümkün. Sorun, Kürt bireyinde “büyük bir devlet olmanın” tarihi bilincinin olmaması dahası bu bilincin artık yaratılamayacak olması. Kürtler birbirlerini görünüşlerinden tanıyan sürüler veya kabileler gibi elleri silahlı adamların koruduğu bir takım arazileri ele geçirebilirler ama bunun ötesine geçmeleri mümkün değil.

Bunun böyle olmasının kime ne zararı olacağı sorulabilir ama Kürtler şunu bilmelidirler ki vatan  aşkına dağlarda bebeklerinin  ardından aşı için koşan Türk sağlık görevlilerinin idealizmini kedni sağlık görevlilerinde bulamayacaklar. Muhtemelen doktorun veya hemşirenin hangi aşiretten olduğu hatta hangi ülkeden olduğu ( Suriye, Irak vs..)  konuları gündeme gelecek ve sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalar yaşanacaktır. Keza meselâ herhangi bir Kürt devletinde Kırmaçç’anın mı Soranca’nın mı resmi dil olması gerektiği de bir kavga sebebi olacaktır, çünkü bu  doğrudan bir egemenlik sorunudur.


Türk devletinde, Kürtler karşılarında “kurumları” ve kuralları bulmakta. Oysa herhangi bir Kürt devletinde, hiç kimse  kurum ve kural tanımayacak. Kürt toplumsal yapısı, toplumsal hayatı derinden etkileyecek bürokratik ve geleneksel  ve ayrıntılı kurumlar oluşturamayacak kadar zayıf. Kürdistan, bağımsızlığın anlamını bilmeyen, onunla ne yapacağını bilmeyen, ulus  olayı artık idrak etmesi de mümkün olmayan bir topluluk için ancak sömürgecilerin güttüğü bir dehşet dengesinden başka bir siyaset üretemeyecektir ki Kürtler için bunun “cehennemden” başka bir anlamı olamaz.

4 yorum:

Orhun dedi ki...

Türkiye gibi ırkçı / ayrımcı mirası olmayan ülkede her türlü fırsattan eşit yararlanmış bir insan kitlesi, bu eşitliğe ve çağdaşlık projesine ihanet etmekte beis görmezken ve tüm insanlık tarihinde böyle bir projenin yanına bile yaklaşamazken, nasıl olacak da "Kürdistan"da medeni bir ülke yaratacaklar?!?

Geçenlerde odatv haberine yorum yapan bir yazardan alıntı yapacağım: Bozucu vasfı yapıcılık vasfından üstün ve gelişmemiş bir yapıdan bahsediyoruz.

Suudi parası ve Batı desteği bile onları ayakta tutamaz. Hem de "tarihleri"nde en şanslı olduklarını düşündükleri anda...

Afşar Çelik dedi ki...

"Bozucu vasfı yapıcılık vasfından üstün ve gelişmemiş bir yapıdan bahsediyoruz. "

Konuyu özetlemişsiniz.
Her zaman bekliyorum.

Saygılar.

Adsız dedi ki...

Avşar güzel tespit etmişsin. Kavramın adı aynı olsa bile ifade ettiği kültürden kültüre değişiyor. bir kültürde adalet için elindekinizden vazgeçmek diger kültürde zayıflık anlamına gelebiliyor. Yani yetinmezler ,sahiplerine arıza çıkarırlar :)

Afşar Çelik dedi ki...

Adsız okurumuz, üşenmeyip yorum bıraktığınız için teşekkürler.

Özellikle toplumsal olaylarda şartları ve iradeyi görmezden gelmek, kültürün saptırıcı etkisini ihmal etmek anlamına geliyor.

Değerli yorumunuz için bir kez daha teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.