29 Ekim 2015 Perşembe

Yerli Spockların "Ne Yaptık Ki?" Edebiyatı



Bugün sosyal ortamda,  “Cumhuriyet  Bayramı’nda çocukların eline iki bayrak vermek yerine, ne yaptığımıza bakmalıyız?” anlamında bir cümleye rastladım.

Bu cümle özetle, dinci iktidarın başa geldiği  günden beridir, Türk çocuklarının zihnine aşılanan vatansızlığın, soysuzluğun mantığı.

Şüphesiz belirli zamanlarda milletçe geriye bir bakıp, mirasımızı geliştirip geliştiremediğimizin muhasebesini yapmalıyız. Bu, sadece atalarımıza karşı değil, daha da ziyade torunlarımıza karşı bir borcumuzdur.

Bu tip  cümleleri sarf edenlere göre  “vatan”, “bayrak”, “millet”, “Atatürk”, “cumuriyet”, “laiklik” hep anlamsız birer “hamaset” ifadesi.

Onlara göre Türkiye’de gerçekten bir şeyler yapabilmek için salt akılcı, salt kimliksiz bir toplum yaratmamız gerekiyor.

Çocukluğumuzda “Uzay Yolu” diye bir  dizi vardı. Orada “Bay Spock” ( Orijinal dizide  toprağı bol olsun, Leonard Nimoy oynardı.), adlı Volkanlı bir gemi subayı, insan  ırkının duygusal tepkilerini, kültürel bağlılıklarını sürekli eleştirirdi. Gemide kritik kararların verilmesi gerektiği anlarda, ortaya istatistikleri sürerek bir karar varılmasını önerirdi.

Gemi doktoru ile aralarında tatlı bir gerilim vardı.  Gemi doktoru Leonard Mc Coy ( Onu da toprağı bol olsun De Forest Kelley  canlandırırdı…) ise merhametli, alaycı bir insandı. O insanı insan yapan duygusal bağlılıkları ve uygarlığı oluşturan kültürel değerleri, Spock’ın uzaylı mantığına karşı savunurdu.

Türkiye şu anda uzayda oradan oraya savrulan rotasını kaybetmiş büyük bir gemi. 

Bu geminin başındakiler,  gemiyi teknik olarak doğru kullanmanın yeterli olduğu kanaatinde. Onu istedikleri gibi kullanabileceklerini düşünüyorlar. İstenen hedefe gittikten sonra geminin başına ne geldiğiyle de zerre kadar ilgilenmiyorlar.

Bu yaptığımız bir benzetme ve kendi içinde bazı eksiklikler barındırıyor.

Çünkü  gemi diye nitelendirdiğimiz ülke demokrasiyle idare ediliyor, ya da edilmesi gerekiyor.

İkincisi de  gemi cansız bir kargo taşımıyor. Geminin içinde irade ve kültür sahibi milyonlarca gerçek insan yaşıyor.
Üçüncüsü de bu “gemi”, belirli bir dile, b
elirli bir tarihe ve belirli bir kültürel kimliğe sahip olan adına da “ulus” denen  bir toplum tarafından yapılmış bulunuyor.

İçimizdeki Spocklar  ortadaki bu cumhuriyeti görüyorlar ama onu meydana getiren ulusu ve onun değerlerini görmezden geliyorlar. Bunlardan bazıları, açıkça ihanetlerinden dolayı kurucu Türk Ulusu’nu reddederken bazıları da hümanizmin yan etkisiyle kapıldıkları körlükle nedensellikten kopuyorlar. Eski dilde “illiyet” denen sebep sonuç ilişkilerini gözetemediklerinden, cumhuriyetin tuğlalarını dizen, harcını karan, temel taşını koyan ustaların kendi kültürleri tarihleri ve dillerinin olduğunu göremiyorlar.

Peki ama  ülkeyi kuran belirli bir ulusun varlığını anlamak neden bu kadar önemli olsun?  Öyle bir ulus olmadan senfoni orkestraları, resim sergileri, barajlar, hava alanları yapılamaz mıydı? Bunlar zaten “insan olmanın” kaçınılmaz sonucu değil miydi?

Maalesef yapılamazdı.

Çünkü insan, eserlerine olduğu kadar kendisine de bir anlam vermeye çalışan tek canlı.

İnsanın anlam arayışında, kendi toplumu için ulaştığı en son aşama da “Ulus”.

İşte ulusal/millî bayramlarımız bu anlam arayışını bize hatırlatan, vardığımız sonuçların isabetliliğini gelecek nesillere anlatan, öğreten kutlu ve neşeli günler.

Bir ilkokul çocuğunun eline “iki  bayrak” verdiğimizde bu onun için “Çevresindeki neşenin kaynağının bu bayrak olduğu”  anlamına geliyor. Çocuk büyüdükçe  bunun anlamı daha açık seçik bir hale geliyor. Ve   normal bir ulusal egemenlikte yetişkinler, artık  çevrelerindeki uygarlığı meydana getiren şeyin ne olduğunu; insanın, anlam arayışında  kendi toplumundan neler elde ettiğini,  anlamış bulunuyor.

İşte bu yüzden dünyada kimliksiz bir toplum olmadığı gibi kimlik sahibi bu toplumların içinde, insana insan olarak en yüksek değeri verenler, ondaki anlamı en çok gözetenler, ancak az sayıdaki uluslaşmış toplumlar oluyor.

Diğerleri,  daha güçlü toplumların, kendi iradelerince belirlenmiş menfaat algılarının yük  gemileri olarak nereye gittiklerini bilemeden uzayda oradan oraya sürükleniyorlar. Çünkü Bay Spock ancak belirli değerlere  ve anlamlara sahip  insanların arasında geminin teknik sağlığı açısından yararlı olabiliyor.

Özetle çocuklarımıza bugün Türk olmanın sevincini o “iki bayrakla”  yaşatamazsak yarın “Atılgan’ı” uzayda  doğru ve haklı bir rotaya sokacak kaptanlar bulamayacağımızı, anlamamız gerekiyor.

Türk'ün Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!



Hiç yorum yok: