Memleketi AKPistan sanıyorlar.
Bir de bitmeyen mağdur psikolojisi...
İktidarken bile mağduriyet hissi... Bu bitmeyen bir kin sanıyordum ama kin bile zamanla yartışır.
Herkese " Bunlar" diyen bu tiplerin asıl derdi ciddi bir mazohizm. Bu tipler ezilmekten zevk alıyor. Kendi başlarına akıl yürütmeleri, hüküm vermeleri mümkün değil!
Bu yüzden de hayalî zalimler yaratıp iktidarda bile kendilerini mağdur edebiliyorlar. Sürekli bir şeyleri kırıp dökmelerinin sebebi, kendilerine karşı sürekli bir nefret duygusu yaratarak varoluşlarını anlamlandırmak.
Başka türlüsünü anlamaları mümkün değil. Babalarından öğrendikleri yabanlık duygusunu sürdürmeyi gelenek sanıyorlar . Kindar ve dindar nesil fetişizmlerinin sebebi de bu...
Lüks tüketim dahi içlerindeki kenar mahalle kompleksini yok edemiyor.
Çünkü ruhu yaşayan ve geliştiren insan. Ve onlar insanlıkları yarım kalmış cahil çocuklar. Büyümek istemiyor çevreyi kırıp dökerek büyüyeceklerimi sanıyorlar. Ahlâkdan ölesiye korkuyor, o alana girmemek için kadın erkek ayrımcılığına sığınıyorlar.
Türkiye'nin sorunu cahil çocukların komplekslerinin medeni mirası tarumar etmesi.
2 yorum:
Madem başbakan kısım kısım böldü bizi, bir de ben deneyeyim dedim. Ama bu sefer AKP ve diğerleri olarak bir gruplandırma değil, düşüncelere göre sınıflandırayım dedim ben.
Bir kısım : " 2 tane ağaç için yaptıklarına bak şunların ! " dedi, anafikri bile kavrayamadı.
Bir kısım : " Durup duruken bu milleti ayaklandırmak da anca CHP'nin yapacağı iş, ülke yeni yeni toparlanıyordu yahu " dedi, yapılanların CHP ya da A ya da B partisiyle ilgili olmadığını anlamayı başaramadı, ülke toparlanıyor sandı.
Bir kısım : " Her şeyi anladık da, yakıp yıkmak çözüm mü, ahlaklarıyla savunsunlar düşüncelerini şerefsizler" dedi, yakıp yıkanların kim olduğunu anlayamadı. Anlatmaya çalıştık , dinlemedi. Kulaklarını tıkadı tüm haberlere. Sonra Erdoğan çıkıp "Aradaki provokatör gruplar durumdan faydalanmakta, lütfen onların oyununa gelmeyin " dedi. Aynı kısım insan bu sefer de " Madem direnişçiler yakıp yıkmıyor, ama böyle bir halt yiyorlarsa, o zaman aralarında provokatörleri bulundurmamayı da becerselerdi " dedi. Gene anlamadılar. Görevleri karıştırdılar adeta; millete düşüncelerini dile getirirken ( karşıt düşünceler de olsa ) yapılan yürüyüşler, organizasyonlar için uygun ortamı hükümet sağlamalıydı. Polisler vatandaşa yok yere biber gazı sıkıp ortalığı karıştırmak yerine , provokatörlere karşı direnişçileri korumalıydı , kötü niyetlilerin ortamdan faydalanmalarına engel olarak farklı düşüncelerin uygun yollarla dile getirilmesini sağlamalıydı. Bunu da anlamadılar, direnişçileri suçladılar. Sadece televizyon izlediler, sosyal medya yalancı, twitter bela dediler; yalanlarla gerçekleri ayıramadılar. Sadece televizyondaki taraflı haberleri izlediler istedikleri kanallarda, Erdoğan'ın konuşmalarını dinlediler. Evde zor bela zaptedilen %50 olduklarını duyunca bir anda güçlü hissettiler, " Kaldırmayın bizi ayağa haa!! " dediler içlerinden, daha olup biteni bile anlayamamışken bambaşka bir %50 olmaktan, o sıfatı taşımaktan gurur duydular. Ve koskaca millet, bir başbakanın söyledikleriyle somut bir şekilde bölünmüş oldu.
Ne amaç anlaşıldı tam olarak, ne mücadele edilen şeye saygı duyuldu. Herkes konuştu bilgisi olsun olmasın. Bilgisi olmayanların ise yalnızca bir Erdoğan konuşması dinlemesi yetti. Hemen siyaset dilinin büyüleyici ikna gücünün etkisiyle " Yeter artık soytarılık yapmayın, taş taş üstünde bırakmadınız, o otobüs duraklarının parasını siz mi veriyorsunuz ! " cümleleri duyuldu ağızlarından. Bildilklerini , anladıklarını sandılar. Yanıldılar. Ve bu esnada ise farklı düşüncelere sahip, fakat bir bütün olmuş , bir " milletin " olması gerektiği gibi davranan direnişçilerin ağzında bambaşka sözler vardı, birçok kişinin anlayamadığı, anlamlandıramadığı...
Enfes yorum. Sağol Yeliz. Başlı başına bir yazı. Çok güzel. Dinci lige ve ilkelliğekarşı medeniyet ve demokrasi. Galiba işin Özü bu. Her zaman gel
Yorum Gönder