6 Mart 2023 Pazartesi

Ulus Olmasak Olmuyor Mu?

 


Sosyal medyada bir abonemiz, neden durmadan uluslardan bahsettiğimizi sormuş. “Ulus ötesi” ya da “ulus dışı” yapılardan neden hiç bahsetmiyor muşuz?

 

Aslında güzel soruydu.

 

Sahiden de… Bu dünyada ulustan başka bir şey yok muydu? Mesela…

Hâlâ meselâ… Meselâ…

 

Nedense tek bir misal bulamıyorum. Ama gene de aramaktan vazgeçmiyorum.

 

 İsviçre? Birleşik Krallık? ABD? Almanya? İspanya? Rusya?  Tamam! İşte size bir sürü federasyon örneği! Abonemizin tam da istediği örnekler bunlar olsa gerek.  Yoksa Kongo’yu, adını henüz öğrenemediğimiz Afrika ülkelerini falan mı örnek göstermeliydik? Belki Ruanda iyi bir örnek olabilirdi, bilemedim şimdi.

 

Yukarıda örnek verdiğimiz ve genellikle turist olarak gezdiğimiz zaman bile  kendimizi neredeyse hacı olmuşuz gibi hissettiğimiz  o ülkelerin hepsi federasyon. ( Rusya’yı fazla ş’ettiremedim ama…)

 

E bunlar federasyon olduklarına göre “ulus ötesi” bir yapıya ulaşmış olmaları gerekir, öyle değil mi ama?

 

Meselâ Dakota’da Lehler mutlaka bir özerk bölge kurmuş olmalı, orada öğretim dili Lehçe olmalı. Herhalde orada Leh olmayanların oy vermeleri mümkün değildir ve orada Lehler Amerikan ulusal marşını falan da okumuyor, saygı duruşunda da bulunmuyorlardır.

 

Ya da İspanya’da Basklar İspanyolca’nın resmi dil olmasını kabul etmemiş, kendi ordularını ve polislerini kurmuş hatta Katalonya’ya giriş Bask milislerce denetlenmiştir, değil mi?

 

Almanya’da Saksonların, Bavyera’ya girişleri eminim ki izne taabidir. Muhtemelen   Hamburglu bir milletvekili, bir Aşağı Saksonyalı milletvekiline “ Sıkıyorsa Hamburg’a girmeyi deneyin bakalım!” diye posta koyuyordur.

 

Turk ve Caicos adaları, kahramanca bir bağımsızlık savaşıyla sömürgelikten kurtulmuşlar ve herhalde memleketlerinde majestelerinin askerlerinin ve polislerinin görev yapmasına izin vermiyorlardır. Ya da muhtemelen İngiliz İşçi Partisi “ Adı İngiltere diye hepimiz İngiliz olmak zorunda mıyız? Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın Bröton, Gal, İskoç haklarının kardeşliği! “Hükmet Britanya” marşı faşist bir söylemdir!” falan diyerek ortalığı toza dumana buluyordur.

 

Dünyanın “barış adası” İsviçre’de neredeyse her kantonda ayrı bir dil konuşulurken, federasyondan ayrılma talebinin “savaş sebebi” sayılabileceğini biliyor muydunuz?

 

Peki ama bu örneklerin hiçbirinde federasyonun bozulması mümkün görünmüyor. Hiçbir Leh kökenli Amerikan vatandaşı ulusal marşı reddedemiyor ve Amerikan ordusuna saldıramıyor. Hiçbir İngiliz milletvekili majestelerinin gücünün deniz aşırı ülkelerde dahi kısıtlanmasını düşünmüyor ve dahası İngiltere’nin bölünmesinden yana oy kullanmıyor. İspanyol  yüksek mahkemesi, aslında parçalanma imkânı taşıyan bir federasyonun referandumla dahi parçalanmasının mümkün olmayacağına hükmediyor.

 

Peki ama neden?

 

Eğer ulus devletleri bitmişse, ulus ötesi yapılar artık daha önemliyse, uluslar eskimiş kaka şeylerse  bu ülkelerde neler oluyor?

 

Bu ülkelerde olan, biten şu:

 

Bu ülkelerde egemenliğin kullanılmasından araba üretimine kadar hayatın her anında toplum, bir ulus olarak yaşamak istiyor. Çünkü yılların tecrübesi şunu gösteriyor ki bir ülkede uluslaşma sağlanamazsa o ülkede insanı insan yapan varlıkların korunması mümkün olamıyor.

 

Neden? “Ulus ötesi” bir hümanist beraberlik sağlanamıyor mu? Sağlanamıyor, ne yapacaksınız?

 

Hâlâ “Neden ama?” diye sormakta ısrar edenlere açıklayalım:

 

Ülkeler genellikle savaşlarla, mücadelelerle kurulur. Bir toprağı elde etmenin bir  yolu satın almaktır ama genellikle topraklar savaşla elde edilir. Sevimsiz bir yol gibi görünebilir ama herhangi bir toprak üzerinde gönlünce yaşamak isteyen her toplum bunu hep savaşla kazanmıştır.

 

Toprağını savaşla elde eden hiçbir toplum da o toprakta kendisinden başkasının dilinin konuşulmasını, başkasının sözünün geçmesini falan istemez. Hah1 Ama bunu yapabilmek için de önce o toplumda uluslaşma yeteneğinin ve  bilincinin ve dahası başarılı bir uluslaşma tecrübesinin olması gerekir.

 

Yani? “Ulus ötesi” bir beraberlik biçimi henüz icat edilmemiştir ve bundan sonra da icat edilemeyecektir. Çünkü canımızın istediğini üretebildiğimiz, istediğimizi gibi gezebildiğimiz, okullarında kendi dilimizin okutulduğu  toprakların yani “vatanların” var olabilmesi ancak ulus olabilmemizle mümkündür.

 

Çünkü ancak her yerinde aynı dilin konuşulduğu ve o dille yazılmış kanunlara herkesin uyduğu bir toprakta, hayatımızı ve varlıklarımızı güvende tutabiliriz. Eğer aradığınız bunlarsa şunu biliniz ki bunları ancak bir ulus devletinde sağlayabilirsiniz. Yani? Kuzey Irak gibi bir yerde, astığı astık bir Kürt ağasının, eline silah almış gezen hempalarının boyunduruğunda, siz gidip de idari mahkemede eş durumundan tayin dilekçenizin dikkate alınmamasıyla ilgili bir dava açamazsınız…Çünkü orada böyle bir  yüksek mahkeme” bulamazsınız.

 

Peki canı isteyen, eline silah alıp herkesi öldürüp korkutarak kendisine üç dönüm arsa kapatan her aşiretin uluslaşması mümkün değil midir o halde?

 

Olup olmadığına da başka bir yazıda bakalım.

 

 

 

 



Hiç yorum yok: