Çünkü bu gözle görülen kısmı.
Ama sanırım iş bundan ibaret
değil.
Gelişmişlik bir bilinç hali. Bu açıdan gerçekten “geri”
toplumlar var. Yani durum şu değil:
Hayatın size karşı bir komplo
olduğuna, kurban olduğunuza inanarak LCD televizyon icat edebilecek bir kafa
geliştirebilirsiniz.
Şimdi şunu düşünün.
Afganistan’da, Irak’ta , Kuzey
Afrika’da kadınları ezen, aşiret savaşlarıyla hâlâ uğraşan ve bütün arzuları, gelişmiş ülkelerin dünyadan silinmesi olan kabilelerin temel güdüleri nedir?
Çok basit: Nefret!
Kendilerinden olmayana duydukları
adeta varoluşsal, bilince genetik olarak işlemiş nefretleriyle onların bütün
hayatları, yabancılardan ayrılmak üzerine kurulu.
Belki gelişmiş ülkelerde de
yabancı korkusuna rastlarız ama gelişmişlik, yabancı olandan alınan
parçanın kendine benzetilmesi, sindirilebilmesi ve kendine dönüştürülebilmesi.
Ama bunu yapabilmek için
yabancıyla kendimiz arasında korkusuz bir ilişki geliştire
bilmemiz, en azından
kendimizi ona denk görebilmemiz gerekiyor.
Bu da gene zihnin dünyayı,
düşmanlık, nefret ve korku temelinde değil de benzeşmek, kendine güven ve var
olmak arzusu ile tanımaya bağlı.
İyi haber, bu bir tercih meselesi…
Bu günden itibaren kendi
varlığımızı, düşman gördüğümüz bir dünyanın yok edilmesine bağlamaktan
vazgeçmemiz ile her şey başlayacak.
O zaman kendimizi yabancının
karşısında eşit ve nitelikli bir varlık olarak görmeye başlayabileceğiz.
İşte o zaman yabancıdan
alabildiklerimize şaşacağız. Ve o zaman dünyaya neler verebildiğimize
şaşacağız.
Yabancıdan korkan, kendi içine
kapalı bütün toplumların yağmacı ve toplayıcı olması acaba tesadüf müdür?
Atatürk’ün Türk Ulusu’na çizdiği
lâik ve uygar bir toplum rotası acaba
tesadüfî miydi?
Bunu bir daha düşünmekte sayısız
faydalar var.
3 yorum:
Kendi varligini, dusman gordugu dunyanin yok edilmesine baglamak deyince James Taggart ve saz arkadaslari geldi aklima direkt. Akıbetleri ise infilak oluyor genelde sanirim bu dusunce tarzina sahip bireylerin, toplumlarin veya sistemlerin.
Kendi varligini, dusman gordugu dunyanin yok edilmesine baglamak deyince James Taggart ve saz arkadaslari geldi aklima direkt. Akıbetleri ise infilak oluyor genelde sanirim bu dusunce tarzina sahip bireylerin, toplumlarin veya sistemlerin.
Hoşgeldin Yelizciğim. Safalr getirdin. Epeydir göremedik dükkânda. Aynen deiğin gibi canım. Kıt akılların kıt idrakleri... Bu aslında bazı toplumların uluslaşamama sebeplerinden biri de aynı zamanda. Arayı fazla açma, zaten okuyanımız az. Yorumsuz bırakma e mi? Sağolasın var olasın.
Yorum Gönder