Annemle İlay Aksoy’u
seyrediyorduk…
Söylediklerinden dehşete kapıldık.
Siyasal İslamcılık Kıbrıs’a da el
atmış. KKTC’de başörtüsü sorunu yaratılmış.
Başörtüsü sorunu ne? Başörtüsü
sorunu aslında başörtüsüyle falan ilgili değil. Başörtüsü sorunu aslında başörtüsünü
bir kaldıraç gibi kullanarak fiilen
şeriat hukukunun egemenliğini sağlamak, demek.
Kısacası KKTC’nin de sterilitesi
ve medeniyeti bozulmuş durumda.
Kıbrıs Rum kesiminde başörtülü
öğrenciler okullarda Ortodoks eğitimi almaya zorlanıyorlarmış. Kısacası orada
Rumlar, başörtüsünü kendilerince enterne etmiş, sınırlamış durumda. Ayrıca orada
Müslümanlar “yabancı” dolayısıyla onların özgürlüklerinin topluma bir etkisi
yok.
Oysa KKTC’de “dini özgürlük” adı
altında resmî kurumların dine göre şekillendirilmesi bir özgürlük falan
getirmeyecek.
Kısaca sorun, Kıbrıs Türk’ünün
kimliğini şeriatla bölmek, parçalamak ve onu Rum istilasına karşı savunmasız
hale getirmektir.
Çünkü dinin siyasete egemen
olduğu yerde sadece medeni, laik devlet ortadan kalkmıyor, millî bilinç ve
millî devlet de ortadan kalkıyor. Nitekim Ortadoğu’da Irak ve Suriye gibi iki
büyük Arap devletinin paramparça edilmesinde kullanılan başlıca enstrüman
dindi. Bugün bizim ülkemizde de Türk bilincine en çok karşı çıkanlar, Türklüğü
Müslümanlığın zıttı gibi görenler şeriatçılar, dinciler.
Kıbrıs’ta olanlar bize gösteriyor
ki Anadolu’yu Türksüzleştirme projesinde bir sonraki aşamaya geçilerek Kıbrıs’ın
da Türksüzleştirilmesine çalışılıyor.
Proje iki ayak üzerinde yürüyor. Bunlardan
biri din yoluyla Türk’ kendi tarihine, kimliğine, bilincine düşman etmek, diğer
ayaksa Türk’ten doğacak boşlukta bir Kürdistan yaratmak. Nitekim ne Irak’ta ne Suriye’de
Araplardan ve Türklerden bahsedenlerin, sürekli “sorunu” Kürtler üzerinden tanımlaması
da bu yüzden.
Bu yüzdendir ki KKTC’nin
kesinlikle laik kalması için Türk milliyetçileri uyanık kalmalı ve bu konuyu
gündemde tutmalıdır.
Türkiye için belki geç kalındı,
ancak KKTC mutlaka korunmalıdır.